ben de bu gruptayım ama bir keresinde kendimi frenleyip 6 ay civarı hiç kitap almamıştım. para nerelere gidiyor diye düşününce hastalığım burdan olsun olacaksa gibi geliyor.
Japonların bir de ''tsundoku'' diye isim taktıkları hastalık efenim. Kitapları alıp okumamak üzerine daha ziyade. Eskiden en azından düzenli bir şekilde aldıklarımı okur bitirir yenilerine zaman ayırabilirdim. artık sadece deli gibi kitap alıp ayda bir iki tanesini anca okuyabilir oldum. Umarım geçicidir.
evrenin en iyi takıntısıdır, solgun renklerin en canlı temsilcisidir, yaşama ezgisel derinlik, bireye şuur kazandırır.
küçük yaşlarda parkta bahçede top oynarken, annem çağırırdı, tamam anne 5 dakika daha! derdim, 4-5 kez aynı durum tekrarlanınca artık annem gerilmeye başlar, ses tonunu değiştirerek oğlum! eve gelir misin artık derdi, yine gitmezdim, ta ki baban çağırıyor deyinceye kadar, oysa ki babam pek şefkatlidir, figür baba olunca, vücudum alarm veriyordu işte, şımarık bir çocuk, ailenin premium üyesi, ilk çocuk olmamdan mütevellit öyle büyüdüm biraz.
her şeye rağmen, babama esas duruşum, sonsuz saygı ve hürmetim olmuştur hep, sadece babama da değil aslında ihtiyarlara duyduğum hissiyat başka olmuştur.
ruhumun grafikeri babam hep der ki,
bir dolu kitabın olsun, şükran dolu ol evlat.
tökezlediğinde ruhunu uyuşturucu maddeler ile doldurma, kitap oku, oku ki yolun aydınlık olsun.
evlat telaffuzu da dolu doludur kendisinin, pek severiz ailecek.
bu hastalık babamdan kalmıştır diyebilirim özetle.
Kişisel kütüphanemizde, sadece okunmuş kitaplardan oluştuğunda gücünün önemli bir kısmını yitiriyor. Kütüphanemiz, okunmuşların yarı sıra, hiç okunmamışlar, yarı okunmuşlar ve henüz satın alınmamış kitapların konulacağı boş raflarıyla bir bütündür.
‘’Yani okuyamayacağınız kadar çok fazla kitap aldığınız veya üç ömür süresinde bile bitiremeyeceğiniz bir okuma listesine sahip olduğunuz için kendinizi hırpalamayı bırakın’’ diyor Stillman yazısında ve ekliyor:
‘’Evinizdeki okunmamış bütün kitaplar hiç şüphesiz cahili olduğunuz şeylerin somut bir göstergesi. Ancak ne kadar cahil olduğunuzu bilmeniz bile, sizi insanlığın çok büyük çoğunluğunun önüne geçirmeye yeter…’’
Alıp, sadece biriktiriyor ve okumuyorsa, evet hastalıktır.
Alıp okuyan tayfa ise bırakın hasta kalsın, hastalığı kronikleşsin, hatta bulaşsın!
Çook amin!
şuan rafımda okunmayı bekleyen 14 kitap var ve ben kalktım 6 tane daha kitap siparişi verdim.
işin acısı ise maddi durumun el verdikçe bunu yaparsın ya maddi durumun el vermezse ne halt yiyeceksin.
kütüphaneler bu açığı doldurabilir mi? senin rafında değil sadece emanet olarak almışsın onu rafına koyamamışsın, düşünün rafın önüne gidip okuduğun o kitaba bakıp vay be seninle ne zaman geçirdik diyemedikten sonra ne işe yarar emanet alınmış kitap.
dostum işin özüne gelirsek çok zevkli olan bir hastalık.
farklı dünyalara açıldığın belki dünyanın kıyısında köşesinde yaşanan bir olayı bir kitapla görüyorsun bundan daha güzel nasıl bir duygu var.
Okumadığınız kitaplar kenarda birikdikçe daralırsınız, bunalırsınız. O yüzden minimum iki üç kitap alıp bitirdikten sonra yenilerini almak daha mantıklıdır.
kitap alıp okumak ilk önce alışkanlık haline gelir. kitabın verdiği huzur; kokain, nikotin gibi maddelerden daha fazla bağımlılık yapar ve en sonunda hastalığa dönüşür.
not: hastalık kapana kadar değilde, en azından ayda bir kitap okumanız tavsiye edilir.