kitabın içindeki kurt

entry1 galeri0
    1.
  1. uzun zaman oluyor. gün ışığını görmeyeli. yapay ışığı görmeyeli de birkaç gün oldu. bu uçsuz bucaksız ovada tek başıma kalakaldım. mekanın boyutları, kendi boyutlarıma göre astronomik derecede büyük. ancak yaratılıştan gelen üstün özelliklerim var. zerre miktarınca ışık görmeme yetiyor. yeter ki üzerinde bulunduğum kitap sayfası milimetre miktarınca açılsın. sonra çok hızlı okuma yeteniğine sahibim. önümü arkamı aynı anda görebiliyorum. panoramik bir görüntü oluşuyor beynimde. bir başka yeteneğim daha var. tasarımcı yaşayacağım zor koşulları hesaba katmış olacak; hacimde var olan bütün sesleri aynı anda duyabiliyor, istediğim sesleri kısıp, istediklerimi ön plana çıkartabiliyorum.

    sayfa açıldı. ışık girdi içeri. haftalardır aynı sayfayı bıkmadan usanmadan okuyorum. hafızamın diğer özelliklerime nazaran iyi olduğunu söyleyemem. karanlığa son gömülüşümde yeni bir fikir zuhur etti. artık bu sayfada durmayacağım! planım hazır. bir dahaki sefere bir sonraki sayfaya geçiyorum. ama, son kez şunu bir kere daha okumam lazım. uzun zaman oldu, tam olarak hafızamda olması gerekiyor. ancak, diğer sayfadakiler ile bu şekilde bağlantı kurabilir zihnim.

    gelen ışıkla okumaya başladım. okudukça hatırlıyorum. henüz gelişmemiş bir roman başlangıcı. biraz sıkıcı hatta. ancak ümitliyim bu romandan. hem ilk romanım. baştan su koyvermek yok. çok uzun sürmedi ilk sayfayı bitirdim. bulunduğum yerden diğer sayfaya geçmeme gerek yok, her şeyi buradan da görebiliyorum. bitirdim şimdi. geçen haftalar boyunca, ışığa her kavuşmamda defalarca okuduğum gibi bir kere daha okudum şu iki sayfayı.

    bizim buralarda yapacak pek bir şey yok. benden başka kimse yok zaten. oturup iki çift laf edilmiyor. dünyada, şu okuduğum iki sayfada tanıdığım iki karakterden başkasını da tanımıyorum. kör bir adam ve ona kitap okuyan küçük bir kız çocuğu... neyse elime çabuk tutmam lazım. kitap ayıracını görüyorum. kitabın ortalarında bir yerde. koşuyorum. ölümüne koşuyorum şimdi. uzun mesafe var önümde ancak kitabın sahibinden çok daha hızlı okuduğumdan zamanım var. birkaç adım kaldı ve şimdi... zıpla!

    evet, işte ayıracın üstündeyim. şimdi diğer sayfanın içine girebilirim. ama arada kalan sayfalar nolacak? konu bütünlüğü olmadan ne anlayabilirim ki romandan. bütün sayfalarını okumam gerek. haftalardır mahsur kaldığım sayfaya tekrar dönmek, kitabın dışındaki bir ayıracın üstünde kalmaktan iyidir. zıpladım. tanrım! yardıma ihtiyacım var. daha ilk sayfada takılıp kaldım. ne merhametsiz bir okuyucunun eline düştüm. ayıracı her defasında okuduğu sayfanın arkasındaki sayfaya koysa, geliştirdiğim bu metodla kitabı bitirebilirdim oysa ki! gerçi okuyucu daha ilk sayfada takıldı kaldı. beklemekten başka çarem yok. b planım var ama bu ona bağlı.

    benim üstün yeteneklerim vardı. hızlı okuma, zıplama, işitme. okumak kar etmiyor. şimdi sırada işitme yeteneğimi kullanmada. okuyucu kitabı açacak, adam gibi okuyacak ve ben çevredeki bütün sesleri kısıp, onun mırıldanışlarını duyacağım. böylece o benim anlatıcım olacak. romandaki karakterlerden biri de böyle bir adam değil mi hem? kör ama kulakları iyi işitiyor. küçük kız çocuğu da ona kitap okumaya başladı ikinci sayfanın başında. demek ki şu anda gözlerim hiç bir işe yaramaz. o adamın gözlerinden bir farkı yok benimkilerin. tek bir eksiklik var. benim romanımı okuyan küçük bir kız çocuğu değil, jöleli saçlı, pis sakallı edebiyata ilgisiz olduğu çok belli orta yaşlı bir adam. ne olursa olsun bir şekilde devam etmeli bu romana. acilen devam etmeli. çok sıkıldım bu sessizlikten.

    ...

    bir uzun zaman daha geçti. tekrar ışık vuruyor yüzüme. gözlerim kamaşıyor. yanıyor gözlerim. karanlığı arzuladım bir an. bir önceki ışıkta, okumanın bir yararı olmadığını idrak ettiğimden hiç yeltenmedim. gözlerimi kapadım tekrar. sesler geliyor. bir yanda notalar, pencere açık olacak ki; rüzgar uğultusu, insan sesleri geliyor kulağıma. çok yakında bir insan sesi daha var.

    mırıldandı. devam etti mırıltı. ilk sayfanın sonu değil mi bu okuduğu? ancak bir tuhaflık var. o pis sakallıdan böyle duru bir ses çıkamaz. bu kadar ruhumu okşayarak okuyamaz o. gözlerimi açtım. o değil gerçekten. bu tam da aradığım kişi:

    işte bu benim minik kız çocuğum! bana masal anlatmak için geldi. biliyordum geleceğini. karanlık zamanlarda yalvarışlarımı duydu tanrı. bana bu özellikleri boş yere vermediğini biliyordum. o hiç bir şeyi boşuna yapmaz! şükürler olsun. kulaklarım şimdi her şeyi aynı anda duyuyor. insan sesleri, kuş cıvıltıları, televizyondan gelen sesler, ve benim küçük meleğimin sesi.

    hepsini kıstım. bütün sesleri. şimdi sadece o konuşuyor. biraz daha açtım sesini. mırıldanışı kulaklarımda haykırışlara dönüşmeye başladı. bas bas bağırıyor bu kız resmen! ikinci sayfa bitti. nefesimi tuttum. geçeceksin değil mi meleğim? diğer sayfaya geçeceksin değil mi? sen de beni yarı yolda bırakmayacaksın. seni tanrı gönderdi çünkü. o kimseyi yarı yolda bırakmaz, sen de bırakmayacaksın!

    tekrar karanlığa gömüldüm. ses kesilmedi ancak. işitiyorum. okumaya devam ediyor! uzun zamandır çıldırasıya beklediğim üçüncü sayfayı okuyor artık. bu kız muhteşem bir şey. okumayı delicesine seviyor hissedebiliyorum. beni mutlu ettiğini biliyormuşcasına okuyor. sayfalar arasında akıp gidiyor telafuzları. ara vermeden okuyor. mesai gibi okuyor. tatilsiz, tenefüssüz okuyor. sayfalar ilerledikçe huzur doluyor kalbim. vefa borcum var, biliyorum.

    ''kör adam dinledi küçük kızı. romanın son cümlesinde istemeden elini tuttu. sımsıkı kavradı. dudaklarında tebessüm ve minnet karışımı bir şekil oluştu. kız gülümsedi. kör adam görmedi bunu ama işitti.''
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük