Bazı kitaplar okuyucuyu içine alamıyor. Bir hevesle açtığımız kitabın sayfasını sıkılganlıkla kapatıyoruz. Böyle durumlarda suç biz okurların değil bizi hikayenin içine alıp sürükleyemeyen yazarlarındır.
yeni bir şeye başlamak, heves dediğimiz o şey, dopamin salgılanması olayıdır. bir hevesle yeni bir kitaba başlarız, beyin hızla dopamin salgılar, çok zevklidir başlamak.
sonra ilerledikçe salgı azalır. ama beyin aynı hazzı tekrar yaşamak ister.
gider bir kitap daha alırsınız, başlarsınız, dopamin salgılanır.
bu böyle sürer gider. eğer kitapları bitirmeden yenilerini almaya devam ederseniz, beyin bu duruma alışacak, çıta gittikçe düşecektir.
hafıza zayıflamaya yol açacağı doğru ise tüm kitaplar bu sonucu oluşturur. keza bir kitapta kıyamet kopmuyorsa karakterlerin öyküsü devam edebilir.
kürk mantolu madonna kitabındaki küçük kız ne oldu acaba belki de türkiye dönüp kahramanın diğer karısından çocuklarından birisi ile evlenecek ! belki kim bilir.
Tutunamayanlar.dört ay sonra devam edip bitirdim.gerçekten sayfalara bomboş baktığım oldu.her ne kadar gözümde şimşekler çaksa da 340 sayfayı iki günde bitirdim.yarım bırakmak yolu tamamlamamak gibi...zorlamamak da lazım.
bazı kitaplar ise bırakılmak zorunda kalıyor. zira kahramanın sonunun ne olduğu tahmin edilirse, sonunu görmemek için bırakabilirsiniz.
(bkz: anayurt oteli)
çok kötü bir his hayatımda tek bir kitabı yarıda bırakmıştım okuyacak akılda değildim o zamanlar. sonra dönüp tekrar okudum sırf yarım kalmasın diye ama yine anlamadım olsun. bir daha okurum.
evlat acısı gibidir. durup durup bıraktığın sayfadaki olaylar gelir aklına.