kitabe i seng i mezar

    1.
  1. tam yazılışı kitabe-i seng-i mezar yani mezar taşı yazısı. orhan veli'nin süleyman efendi'nin ölümünü anlattığı ünlü şiiri.
    üç bölümden oluşmaktadır. o kadar güzel bir şiirdir ki orhan veli'nin en ünlü eserlerindendir.

    bir
    Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
    Nasırdan çektiği kadar;
    Hatta çirkin yaratıldığından bile
    O kadar müteessir değildi;
    Kundurası vurmadığı zamanlarda
    Anmazdı ama Allahın adını,
    Günahkar da sayılmazdı.

    Yazık oldu Süleyman Efendi'ye.

    iki
    Mesele falan degildi oyle,
    To be or not to be kendisi icin;
    Bir aksam uyudu;
    Uyanmayiverdi.
    Aldilar, goturduler.
    Yikandi, namazi kilindi, gomuldu.
    Duyarlarsa oldugunu alacaklilar
    Haklarini helal ederler elbet.
    Alacagina gelince...
    Alacagi yoktu zaten rahmetlinin.

    üç
    Tufegini depoya koydular,
    Esvabini baskasina verdiler.
    Artik ne torbasinda ekmek kirintisi,
    Ne matrasinda dudaklarinin izi;
    Oyle bir ruzigar ki,
    Kendi gitti,
    Ismi bile kalmadi yadigar.
    Yalniz su beyit kaldi,
    Kahve ocaginda, el yazisiyle:
    "Olum Allahin emri,
    "Ayrilik olmasaydi."
    17 ...
  2. 20.
  3. Baki'nin, Kanuni sultan Süleyman mersiyesi'ne ithafen ortaya koyulmuş bir şiirdir. Şiirde, Sultan Süleyman'a karşılık Süleyman efendi konu edilmiş ve ortaya muhteşem bir eser çıkarılmış.
    Keşke bütün başkaldırılar böyle güzel olsa...

    Neyse. Bir şiir.
    "Garip" bir şairden çıkmış, "garip" bir şiir.
    5 ...
  4. 10.
  5. Şiirin adı "Kitabe-i Seng-i Mezar"dır. Mezar taşı yazıtı anlamına gelmektedir. Şiirin başlığında ki mezar, mezar taşı kelimeleri okuyucuda olumsuz bir duygu değeri oluşturmaktadırlar. Mezar ve mezar taşı göstergeleri ölüm, soğukluk, ürperti duygularını ifade eder. Başlıkta geçen kitabe kelimesi ise bir kimse veya bir olayın anısını yaşatmak için mezarının başına yazılan yazı anlamına gelmektedir. Şiirin başlığı bize bir ölüm olayı olduğunu ve ölünün hikâyesinin anlatılacağını söylemektedir.

    Mezar kitabelerinde genel olarak bu dünyadan ayrılmanın zorluğu, geride bırakılanlarına duyulacak özlem ve ölümün kaçınılmazlığı vurgulanır. Orhan Veli' nin şiirinde ise kitabelerin bu geleneksel ifadelerine karşı bir ironi görülür. Şiirin ilk kısmında göstergelerin göndergesel anlamlarını kullanır. Şiirde geçen kelimelerin ilk ve düz anlamlarına yer verir. Yalınlık ve içtenlik şiire hâkimdir. Şiir de "nasır" gibi insanlarda kötü çağrışımlar yapan bir göstergeyi kullanmaktan kaçınmaz. Son mısrada geçen Süleyman Efendi göstergesi de bize şiir dünyamızda yer bulmuş diğer Süleymanları hatırlatır.(Kanuni Sultan Süleyman, Süleyman Peygamber)

    Şiirin ilk kısmını düz yazıya çevirirsek "Dünyada nasırdan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Hatta çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi. Kundurası vurmadığı zamanlarda Allah' ın adını anmazdı ama günahkârda sayılmazdı. Süleyman Efendi' ye yazık oldu." şeklinde olur. Aynı kelimelerin düz yazı ile şiir hali arasında büyük bir etki farkı olduğunu görürüz. Şiirin etkileme gücünün devrik cümleler ve şairin mısraları bölme şeklinde olduğu ortaya çıkar.

    Şiirin ikinci kısmında şair Shakspeare' den bir alıntı yapar. "To be or not to be" ifadesi bir göstergedir. Hem Shakspeare hem de "olmak ya da olmamak" ifadesinin taşıdığı anlamlar işaret edilir. Süleyman Efendi' nin büyük ihtimal Shakspeare' ın bu sözünden hiç haberi olmamıştı. Şair bu kelimeleri ingilizce olarak şiirde kullanarak şiirinin teması ile ilgili bir atmosfer yaratmaya çalışır. Süleyman Efendi ve onun temsil ettiği sıradan insanlar için o kelimelerin ne kadar anlamsız olduğunu vurgular. Shakspeare' in sözlerinin anlamından ise Süleyman Efendi' nin yalnızlığı ne kadar kanıksadığını ve yaşayıp yaşamamak üzerine düşünmediğini anlarız. Şiirin ikinci kısmında da kelimelerin gündelik kullanımlarının dışına çıkılmaz.

    Şiirin üçüncü ve son kısmında boş ekmek torbası ve matara göstergeleri ile Süleyman Efendi' nin fakir ve sade hayatı ifade edilir. Rüzgârın esip hafif nesneleri uçurup götürmesi gibi Süleyman Efendi' ye ait bu dünyada ne varsa hepsi bir bir dağılır ardında hiçbir şey kalmaz. Bir hatırlayanının bile olmamasından dolayı adı bile bu dünyadan unutulup gider. Şair, rüzgâr göstergesine ölümün insanı bu dünyadan alıp götürmesi yan anlamını katar. Süleyman Efendiden geriye sadece kahve ocağına el yazısıyla yazdığı yazı kalır. Burada el yazısının şiirde geçmesi şahsi ve taklit edilemez oluşuyla alakalıdır.
    Orhan Veli' nin, şiirin Kanuni Sultan Süleyman' ların dışında sıradan vatandaş Süleyman Efendi gibiler içinde yazılabileceğini göstermeye çalıştığı bu şiirde Orhan Veli hikâyesini anlattığı Süleyman Efendi' nin yalın, içten dilini kullanır. Söz sanatlarına yer vermez.

    Şiirin adında Eski edebiyattaki Farsça uzun tamlamalara yaptığı bir gönderme görürüz. Şiire "nasır, vuran kundura" gibi kelimeleri sokar. Gösterge bilim açısından bakarsak kullandığı göstergelerin çağrışımlarıyla da Süleyman Efendi' nin fakirliği, yalnızlığı ve hayata bakış açısını okuyucuya göstermiştir. Kullandığı göstergelerin işaret ettiği anlamlar ise çoğunlukla kelimelerin ilk anlamları olmuştur. Bu tercihi hem şairin şiir anlayışı hem de anlattığı şahısla şiirin uygunluğu olarak değerlendirebiliriz.
    4 ...
  6. 5.
  7. tarafımca ortaokul yıllarımda şöyle adapte edilmiş şiirdir:

    hiçbirşeyden çekmedi dünyada
    derslerden çektiği kadar
    hatta çirkin yaratıldığından bile
    o kadar müteessir değildi
    yazılı olmadığı zamanlarda
    açmazdı kitabın kapağını
    günahkar da sayılmazdı
    yazık oldu ........ efendiye

    mesele falan değildi öyle
    1 ya da beş almak
    kendisi için
    bir sabah gitti
    gelemeyiverdi
    aldılar götürdüler
    yıkandı namazı kılındı gömüldü
    duyarlarsa öldüğünü hocalar
    1 lerini 5 yaparlar elbet
    5 lerine gelince
    5 i yoktu zaten rahmetlinin

    kitaplarını başkasını verdiler
    çantasını dolabına koydular
    artık ne konuşanlar listesinde ismi
    ne duvarlarda ayaklarının izi
    öyle bir rüzigar idi ki
    kendi gitti
    ismi bile kalmadı yadigar
    yalnız şu beyit kaldı
    sırasının üstünde el yazısıyla
    "okul hayatın neşesi
    hocalar olmasaydı"

    önce orjinal şiirin okunup sonra bu şiire geçilmesi daha anlamlı ve anlaşılırdır.
    6 ...
  8. 8.
  9. türk şiirinde nasır gibi, süleyman efendi gibi sıradan nesne ve isimlerin ilk kez kullanıldığı orhan veli şiiri.
    3 ...
  10. 17.
  11. i

    hiçbir şeyden çekmedi dünyada
    nasırından çektiği kadar;
    hattâ çirkin yaratıldığından bile
    o kadar müteessir değildi.
    kundurası vurmadığı zamanlarda
    anmazdı ama allahın adını,
    günahkâr da sayılmazdı.

    yazık oldu süleyman efendi'ye

    orhan veli
    ------- ankara, nisan 1938
    ------- (insan, 1.10.1938)
    3 ...
  12. 12.
  13. bu şiirde aslında çok sade bir neredeyse kimse tarafından tanınmayan ,toplum içinde önemsiz bir adam olan süleyman efendi mizahi bir dille anlatılmaktadır ki orhan veli'nin de en önemli özelliği toplumun içinden herkesi her şeyi dile getirebilmesidir.
    2 ...
  14. 11.
  15. orhan veli'den bahsedilirken sıkça kullanılan bir tabir vardır; nasır sözcüğünü bile şiire sokan adam diye. işte o meşhur nasırlı şiir bu şiiridir.
    2 ...
  16. 3.
  17. "mezar taşındaki yazı" anlamına gelen orhan veli kanık şiiri. birinci bölümde garip akımının her türlü izi görülmektedir. sıradan insan sonunda şiirde yer edinmiştir. orhan veli bu amaç için süleyman efendi'yi şiirine konu etmiştir. ikinci bölümde ise sıradan bir insanın ölümünü çok güzel tasvir etmiştir. üçüncü bölümde ise ölümün de ne kadar geçici olduğunu insanın ne kadar çabuk unutulduğundan bahsetmiştir. "garip akımı nedir" diye soru soran güruha bu şiiri okutmak yeterlidir.
    2 ...
  18. 2.
  19. orhan velı nın herhangıbır sey ya da herhangıbırı ıcın nasıl guzel bır sıır yazabılecegının gostergesıdır..
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük