gönlü bağda değil "göllübağda" diye başlayan bir esat kabaklı parçası.
bir zaman bir kirve memi de ben tanımıştım.
Hakikaten gani gönüllüydü, kimi gün bir yerlerden bulduğu kuru ekmeği bir sokak çeşmesinde ıslatır, veren allah'a şükreder, yarısını böler verirdi. yememek ne mümkün! çile ne ki, yitirmiş aklını...
Evlat derdi, "gördüğün her yüz gülüşten doksandokuzu gönülden değildir. kul ki kadir bilse cennetten kovulmazdı. benim artık güvenecek dalım kalmadı, güvensek yeniden akıllı da olmayız ya..."
Burkulurdu yüreğim. Olur mu hiç usta derdim, olmaz mı ya derdi. harb okulundan atılmış, tıbbiyede yaralanmış, evlenmiş, boşanmış, oğluna hasret, yitirmiş aklını. özürlü maaşını nafaka alıyor eski karısı... dostu da vurmuş el de...
Son gördüğümde "hiç iyi değilim evlat" dedi. usta dedim, sen iyisin dünya hasta. derin bir ah çekti, "madem öyle niye dünya yanmıyor da ben yanıyorum" dedi...
ertesi gün duyduk ki usta evini ateşe vermiş. yarısını yakmış apartmanın. alıp götürmüşler samsunda bir akıl hastanesine. bize sokak çeşmesinde ıslatıp yediği ekmeğin tadı kaldı hatıra. bir de köşede boş kalan sandalyesiyle, dibini dökmeden çay içtiği bardağı.