arthur schopenhauer’in 1851’de tanımladığı ve insan ilişkilerini anlatmak için kullandığı örneklemedir. Şöyle ki:
“soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. insanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar...”
tecrübeden olmasa da faraziyeden yazdığım dikkate alınsın lütfen şimdi elemaniçe veya eleman ile buluştunuz tamam haberleşmede bir pik yaptınız ki abi abla bakalım hareket halinde nasılsın adımları atıldı beklerken ki acabalardır gayet doğaldır felanlar girer sonra buluşursunuz ve beklenti ve eklenti çatışmaları yaşarsınız muhabbetinizde beklentileri doğrultusunda edilgen olan taraf (eleman yada elamaniçe değil tecrübeli olan değil uzun lafın kısası öküz olmayan) bu muhabbeti nasıl sürdürecektir karşıdaki 3 yaşındaki velet gibi yemiycem diye tutturmuşsa buna ne dersiniz .
insan iliskilerindeki samimiyeti anlatan bir nevi analoji veyahut metafor. tariflemek gerekirse; soguk havada isinabilmek icin kirpilerin birbirlerine yaklasmasi gerekecektir, ancak fazla yaklastiklarinda bu sefer dikenleri yanlarindakine batacagi icin bu sefer uzaga gitmek zorunda kalacaklardir. dolayisiyla kirpi ikilemi insanlarin birbirlerine zarar vermeden yakinlik icinde olamayacagini iddia etmis olur.