kinyas ve kayra

entry480 galeri17 video4
    76.
  1. "terk ettiklerimi dikiz aynalarında aramak artık acıtmıyordu beni...

    ama birden farkettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan. hiçbir yerde hiç kimse beklemiyordu beni.

    nasıl bu hale geldim? nasıl bu kadar insanlıktan çıkabildim? seyrettiğim filmlerdeki kahramanların gerçek olabileceklerine nasıl inandım? romanların, tuvalette okumak için yazılmış olabileceklerini nasıl düşünemedim?

    bir sabah hayallerimden uyanıp hiçbir şey hatırlamayacağım.

    korkmaya gerek yok! günahlarınızı ben unuturum. siz işlemeye devam edin... "
    1 ...
  2. 77.
  3. tuvalet kağıdı niyetine kullanıyorum artık kendisini. zira; ezberledim her sayfada ne yazdığını. ki yazarı da kitapta bir yerlerde söylüyor; "romanlar, tuvalette okunması için yazılan şeylerdir" diye. ben de hakan'ın sözünü dinliyorum. hatta üstüne bir şeyler ekleyip kıçımı siliyorum.
    bu durum, 500 küsür sayfalık vasiyeti kötü mü yapıyor? asla!

    ezberledim lan diyorum ben bu kitabı. ezberledim. hatmettim. sıradaki gelsin. sıradaki...
    3 ...
  4. 78.
  5. alıntıları heryerde dolaşan, alıntılarıyla insanların okuduklarından ne kadar etkilendiklerini göstermeye çalıştığı ve başkalarının okumasını teşvik etmeye çalıştıkları kitaptır. kin'dir, yas'tır benim için. kolumdaki dövmelerin sebebi, kayra gibi bir karakterle bize anlatmaya çalıştığı, kinyas ile tam olarak söylemek istediğidir hakan günday'ın.

    zaman aralıklarında okudum kinyas ve kayra'yı. böldüğüm zamanlarda hayatımda farklı şeyler düşünüyor ve hissediyordum. okurken kayra'ya kayıp giden asiliğim ve egom zamanla kinyas'la toparlandı.

    aptal olmayın, dediği gibi "romanların, tuvalette okumak için yazılmış olabileceklerini nasıl düşünemedim?'' " demeyin daha sonra. iyi hazmetmek lazım kinyas'ın yolunu. Biz ailemizin deneyimlerinden nefret edip söz dinlemeyenler, bir kitaptan mı bütün hayat dersini alıyoruz?

    Herkesin götünden anladığı, asiliğine yonttuğu kitabın, benim için tek önemli satırını yazacağım :

    "../ Bu hayatta umut, sevgi, dostluk, insanlık var! Ölümse boş bir kağıt!"

    --spoiler--
    -Tolga.
    --spoiler--
    7 ...
  6. 79.
  7. hiçbir şey yok ile her şey var arasındaki farkın, sözcük öbeklerinden öte ne kadar yakın ve ne kadar uzak olduğunu gösteren muhteşem hakan günday eseri. her satırı tek tek çizilesi, not edilesi, beynin düşünme faaliyetini son seviyeye yakın bir yerlere çıkaran kitap.
    2 ...
  8. 80.
  9. ''Sıradan bir çizgi filmin bir çocuğun balkondan atlamasına neden olan etkisinin onda birini yetişkinlere verebilmek için romanlar yazıyorum'' diyen bir yazarın kitabıdır. *
    7 ...
  10. 81.
  11. okumaya kıyamadığım,biter diye korktuğum eser.
    --spoiler--
    Artık zamanı geldi. Artık acı zamanı. Şiddetin şiiri duyulmalı. "Cash from Chaos" günlerindeki gibi. Kargaşa başlamalı. insanlar ağlamalı. Dünya üstündekileri kusturacak kadar hızlı dönmeli. Perde aralanıp içeriye kanın soğuk kokusu yayılmalı. iftiralar, takipler, tahminler, tehditler, intikam yeminleri megafonlardan evlere sızmalı. Görünmez adamların barbecue partilerinde üçüncü dünya ülkelerine biçtikleri kefen yırtılmalı. Arkasında hiçbir teşkilatı güç bulunmayan parmak tetiği çekip tek başına bir insanın sahip olabileceği bütün deliliği göstermeli. Uyuyan halkların yataktan düşme zamanı geldi. Gözkapaklarının jiletlerle kesilmesinin zamanı.
    --spoiler--
    *
    0 ...
  12. 82.
  13. 'kinyas ve kayra'yı kutsal kitap yerine koyanlar, ezberleyenler, ona buna tavsiye edenler, paragraf paragraf alıntı yapanlar kitaptan hiçbir şey anlamamış olanlardır.

    onların sadece kafaları karıştı, 600 sayfalığına rahatları bozuldu. anlayamadıkları ve ürktükleri her şey gibi bu kitaba da taptılar. ama uzun sürmez, unuturlar okuduklarını ve dönerler rutinlerine. ne kinyas kalır, ne de kayra...
    3 ...
  14. 83.
  15. lan bazen bu adamlar gibi yaşamaya çalışıyorum baya da başarılı oluyorum ama sonra sabah uyanıp traş olup işe gidince her şey bombok oluyor...itiraf.com gibi oldu ama siktiret, idare et..
    23 ...
  16. 84.
  17. "insanlık ölümün üstünde duruyor." *
    2 ...
  18. 85.
  19. kesinlikle bir kitaptan çok daha ötesi... hayata bakış açınız alt üst oluyor... mükemmel.
    0 ...
  20. 86.
  21. bu kadar abartılmasına anlam veremdiğim kitap. biraz bukowski, biraz jerzy kosinski, biraz freud, biraz a clockwork orange ve bol bol klişe içeren kitap aynı zamanda. boyuna esinlenme, boyuna aşina cümle kurguları... nedir farkı saydıklarımdan?
    4 ...
  22. 87.
  23. gerçekten çok güzel kurgulanmış, çok güzel işlenmiş, sözlük şişirmecesi değil kanımca. gerçekten okunmayı hakeden kitaplardan birisi. aforizmalar harikadır.

    --spoiler--

    kitabın ortalarında bir yerlerde sözlüğe dalıp "pessimist manifesto" diyesim vardı feci şekilde ama sonunu görmeden bişey demek istemedim. sonunda anladım ki eğer öyle deseydim çok büyük haksızlık yapardım kinyas'a, özellikle de tolga'ya.

    --spoiler--
    2 ...
  24. 88.
  25. insanda yaşama sevinci bırakmayan adi kitap. kaç defa hayır okumacağım artık desemde 3 defa bitirdiğim kitaptır.
    3 ...
  26. 89.
  27. uzun bir yolculuk hikayesidir.başlangıçta her şey aynıdır ta ki yollar ayrılana kadar;birinin yolculuğu herşey yoktur ile biter diğerinin ise her şey vardır ile yeniden başlar.biz okuyanlar içinse durum daha gariptir soru şudur acaba ben bu yolculuğa başladım mı ya da yolculuğun neresindeyim.
    peki yolculuk nedir?.yolculuk iki anti kahramanımız ve bizim için galiba kendimizi bulma arayışıdır.
    hayatı sorgularken iyi kötü herşeyi görmeye çabalama ve en sonunda kendine taraf belirleme keskin hatlarla.bir saplantıya doğru sürüklenmek onu bile bile hatta isteye isteye.herşeyi aslında bilmek ama kendi saplantılarından da vazgeçmemek.ve sonunda zihinsel ölüme adım adım yaklaşmak.ama yollar ayrılır işte.dayanamaz biri bile bile saplantılarının kurbanı olmaya ve ayrılır yolculuktan.herkes daha da yalnızdır artık.ve herkes yalnız ölecektir her şey yok diye ya da her şey var diye.
    kimi yazarlar bu romanın "arabesk" bir halde okunmaması gerektiğini söylese de insanı daha da kötü bir boşluğa sürükleyeceğinden bahsetse de aslında o bahsedilen "boşluktan" ne kadar çok şeyin çıkarılabileceğini bizzat okuduğunuzda göreceksiniz.ve belki de kafası atıp da size kinyas ya da kayraya benzemek isteyenlerin halini anlamada o kadar yardımcı olacak bir eser ki hemen aklınıza bu hikaye gelecek.aklınızda ve sözlükte de çokça bahsedilen o aforizmalar kıyısından köşesinden kendisini size hatırlatacaktır.
    biraz da biz kitaptan alıntı yapıp entryimizi bitirelim.
    güneş tamamen gömüldüğünde kinyas ve ben moctar'ı alıp sahile götürdük.okyanus bildiğimiz en büyük mezarlıktı.medcezirse bu mezarlığın bekçisi.
    kayra bir gün bana mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun demişti.ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun.dünyadan haberi olmayan bütün geri zekalılar gibi.
    insanlar dedim fısıldayarak.taşırlar insanları.kundaktayken,tabuttayken.hep taşıyacak birileri olur.bazıları dostluktan,bazıları cepteki paradan,bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için taşırlar insanı...
    ben hiçbir şey aramıyorum ve beklemiyorum.sadece duruyorum.kaçanı da durduruyorum.durun diyorum.gitmenize gerek yok.onlar size gelirler.
    deniz adama kendisini ölümsüz hissettirir.ve ingiliz kibiri burdan gelir.
    güney amerikanın tek bir açıklaması vardır.bütün bu insanlar bu ırk aslında iki kandan gelir.anneleri kızılderili.babaları ispanyol.kendileri de iki kanın arasında kaybolmuş,doğumları istenmeyen çocuklar.tecavüz çocuklarının torunları.
    yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur.
    emek.sermaye.bölmüşler kendilerince dünyayı ikiye.biri diğeri olmadan yaşayamayan iki ayrı sürü.eğer kabul edersen hayatı geldiği gibi,bulursun kendini cephelerden birinin içinde.kafanı kaldırsan göreceksin hepsinin kuru gürültü olduğunu.
    oksijenin kendisi uyuşturucu.öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakika eksikliği öldürüyor.
    ne yapmak istediğini bilmiyorsan,ne yapmamak istediğini düşün.
    afrikan'yı anlamak için dört rengi bilmek yeter.sarı!sıcağın rengidir.yeşil!her yeri kuşatmış olan ormanın rengi.siyah!karşında oturan benim derinin rengi.ve kırmızı!üzerinde oturduğunuz toprağın sahibi olabilmek uğruna dökülmüş kanın rengi.
    içi ne kadar doldurulursa doldurulsun yine de hafiftir hayat.çünkü altı deliktir.delikse ölümdür.bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.
    pollyanna,benim yanımda eroinman bir orospu kadar umutsuz kalırdı.
    çünkü işlerin önemi artınca verdikleri acı da büyüyordu.bunu sadece annem değil,hepimiz öğrenmiştik.sıradanlıktan geçiyordu kurtuluşumuz.ilk seçimde iktidardaki partiye oy vermeye yemin ettim o an.yığının içinde olmalıydım.sıcak tutardı!
    mutlu olmanın ilk yolu taklidini yapmaktan geçer!
    ölmeye hepimiz mecburuz!kolaysa yaşamaya mecbur ol!
    4 ...
  28. 90.
  29. 91.
  30. ya siyah ya beyaz, noktalı virgül.
    3 ...
  31. 92.
  32. ya herro ya merro, üç nokta üst üste.
    9 ...
  33. 93.
  34. acı kahve gibi.
    herkesin okuyamayacağı bir kitap.
    4 ...
  35. 94.
  36. "eğer bir önemi olsaydı gittiğim yerlerin, tanıştığım insanların, yaptığım uzun konuşmaların, hepsini teker teker dökerdim önümdeki kağıtlara. farkım kalmazdı balzac'tan. hiçbir farkım kalmazdı celine'den. ağır bir dille yazılmış, özenle seçilmiş sıfatlarla dolu tasvirler kaplardı bu sayfaları. ölümlerini gördüğüm insanların dudaklarının kalınlığından, üzerlerindeki paçavraların dokumasına kadar her ayrıntıyı anlatırdım. ama ben doğanın bana emrettiğini yapıyor ve unutuyorum. bütün fazlalıkları unutuyorum. şekilleri hatırlamıyor ve önemsemiyorum. tek önemsediğim ve yazmaya değer bulduğum, olayların mantığı. başka bir şey öğrenmedim ben hayattan. belki gelecek sefere! düşük bütçeli filmlerin vazgeçilmez konusu reenkarnasyona has bir dilekle, belki gelecek sefere diyorum. ancak şimdilik dikkat etmiyorum karşımdakinin gömleğinin temizliğine, rengine..."

    çok mu zor?
    değil.

    inanın bana bunu yazmak çok zor değil. biraz karamsarlık ve biraz dil bilgisinin oluşturduğu birkaç kelimeden, ardından da bu kelimelerin anlamlı şekilde sıralanmasından oluşmuş bir paragraf sadece. dikkat ettiniz mi; o da aynı şeyi söylüyor:

    eğer önemi olsaydı etrafımda olan her şeyin, bütün ayrıntılarıyla resmederdim, onları öyle bir süslerdim ki farkım kalmazdı balzac'tan, celine'den diyor.

    bazen sadece yazılanı görmek yetmiyor gerçek için. satır aralarını okumak lazım belki de. esas duygu orada çünkü, esas hissetmen gereken şey orada saklı. ve bu basit paragraf belki de bir ölümlüyü fena şekilde ağlattı.

    kinyas ve kayra kendine has büyüsü olan bir kitap. sadece bir kitap olarak bakarsanız olabildiğince uzatılmış cümleler, gereksiz tamlamalar, belki içi boş aforizmalar * göreceksiniz. ama dedim ya, kitabın bütününe bakıp, hissederseniz belki de her şey farklı görünecek.

    savunma amaçlı değildi söylediklerim. ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
    14 ...
  37. 95.
  38. uzun sohbetlerin kitabı.

    hayat bazen bir eşiğin kenarına getirir sizi. ki acı eşiği denir buna. fiziksel olduğu gibi ruhsal olanı da vardır. "o eşiğe gelmeniz ne kadar uzun zaman alırsa o kadar sağlıklı sayılırsınız" gibi düşünmek mümkün. eşik geçildikten sonra çekilen acıya tahammülün zorlaştığı anlarda kurtarıcı arar insan. sizinkinden daha yoğun acıların varlığını bilmek mesela bir cankurtarandır.

    ve işte bu kitap tehlike anında camı kırıp içinden alınandır.
    5 ...
  39. 96.
  40. kesin olarak bana normal bir insan olmadığımı öğrenmiş bulunduğum kitapdır.

    ben kayrayım, birazcık kinyas ımda aynı zamanda, ama hiçbir zaman bir kinyas olamıyacağım...
    3 ...
  41. 97.
  42. david lynch tarafından sinemaya aktarılmasını istediğim. ama aslında sinemaya aktarılmasını istemediğim tabii ki. ama david lynch, kinyas, kayra.
    5 ...
  43. 98.
  44. bir de hayalkırıklığıdır. en başta var olması, bir insanın daha bunları düşünüp/hissedip yazmış olması. daha da fenası baskı üzerine baskı yapıyor olması. bu kadar çok olması kinyas ve kayra yı kendine bir nebze de olsa yakın bulup methiyeler düzmek isteyen insan sayısının. iyi de, yapayalnız değil miydik?
    3 ...
  45. 99.
  46. 24 yaş altına satılmaması gerekir bu kitabın.. çok çabuk etkileniyor bu yaş grubu.. hele bir yaşayın birkaç şey sonra okuyun.. ya da 24 yaş altında bu kitabı okuyacaklara tavsiyem uzak durun!..
    6 ...
  47. 100.
  48. Bir fahişeye aşık edecek kadar güzel yazan Hakan günday'ın kitabı. evet Anita'ya aşkımın müsebbibidir kendisi. Kaç yerde satır altı çizdiğimi sayamadım.
    -----------spoiler-----------
    "Ve sonra sana aşık oldum" dedi,ince sesiyle.Duymak istemediğim kelimelerin geleceğini anlamıştım.Patlayan su borusunun deliğini elimle kapatıyormuşcasına, sözleri de durduramayacağımı biliyordum.
    Ama sen, beni bir hizmetkar gibi gördün.Belki de bütün insanları böyle görüyorsun.Herşeyi bildiğini sanıyorsun, ama benim gibi bir kadının hissedebileceklerinden zerre kadar haberin yok! senin için üzülüyorum.Mutlu olmayı tercih etmeyen herkese üzülüyorum.

    ------spoiler-----

    pollyanna benim yanımda eoinman bir orospu kadar umutsuz kalırdı.

    -------spoiler----

    Kayra yazsaydı bu şarkıyı, şöyle söylerdi:ne olursa olsun ,ölmeye mecbursun! ve ben ona yanıt verirdim
    Ölmeye hepimiz mecburuz!kolaysa yaşamaya mecbur ol!
    ------spoiler--------
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük