internet ve televizyonun büyülü dünyasında, hayallerle büyüyen neslimizin hastalığı.
herkeste bir kusur bulmak, kusursuzun peşinde ömrü heba etmek ve git gide daha fazla yalnızlaşmak.
bazen kusurlu gördüklerimize sözde bir şans verip onlarla geçirdiğimiz bütün vakti kusurlarını rötuşlamak ve onları kusursuzlaştırmak için harcamak.
tedavisi mümkün müdür bilmiyorum ama gerçekten bizim nesli yozlaştırıp mahvettiği bir gerçek.
sorun kusursuzu aramaktan da öte kusursuzu hak ettiğini düşünmek.
kibir ve kendini beğenmişlik, ben özelim, ben farklıyım hissi.....
bakın mevlana ne diyor;
yüzde ısrar etme doksan da olur,
insan dediğinde noksan da olur,
hele bir bak elde neler var,
bir ben varım deme,
yoksan da olur.
hatasız dost arayan dosttan da olur.
tabii artık rehber olarak mevlana'yı yunus'u değil de enes batur'u seçtiğimiz için bu sözler de kifayetsiz kalıyor.
kendini, şu sikimsonik dünyanın neresinde gördüğünle alakalı olarak değişen durum.
yalnızlıktan şikayet ederken seni gördüğünde etkilendiğini başka bir arkadaşınıza söyleyen kıza da gevşek dersiniz.
ulan anlamadım ki marjinal miyim yarrak kafalı mıyım?
aradığı gibi birini bulamamış olmaktır. kibirle, artistlikle alakası yok adam istemiyorsa istemiyordur biri birini beğenmedi diye beğenmeyeni suçlamak tam bir saçmalık.