mozart sefalet içinde ölmüştür. cenazesine sadece 6 kişi katılmıştır, katılanlar da o aşırı yağmurlu günde sırılsıklam olmuştur. 35 yaşında hayata gözlerini yuman bu dahi adam 5 kimsesizle birlikte açılan bir kimsesizler mezarlığına gömülmüştür.
bir insanı milyonlarca yıl boyunca var eden herkes, anne babası, akrabaları, hatta evlatları bile kalmaması sonucunda yolunun sonlandığı mekan. bazen düşünüyorum. nasıl lan, nasıl olur da bi insanı tanıyan hiç kimse kalmaz? hem de yaşarken. ailesi olmamasını anlıyorum bir yere kadar ama hiç akrabası da mı olmaz?
burada yatanların hemen hemen tümü toplumdan dışlanmış olanlardır. uyuşturucu bağımlıları, evsizler, sahipsizler, hayat kadınları, sokak çocukları, kayıplar, alkolikler, akli dengesi yerinde olmayanlar, mülteciler, istenmeyen çocuklar, evden atılan yaşlılardır. mezar taşları bile yoktur. ne bayramda ne seyranda elinde çiçeklerle gelen ve mezarına su döken ziyaretçileri de yoktur. ismini kimsesiz koymuşlar, kimseleri olmasına rağmen o kimseleri kayıp olmuştur. ondan kimsesiz olmuşlardır. bir dönem 90'lı yıllarda kayıp çocuklarını arayan cumartesi anneleri denilen yaşlı anaların çocuklarını aradıkları yer olarak da akıllarda kalmıştır.
bu mezarlıklarda toplu gömme işlemi de yapılmaktadır. ayrıca defnin üstünden beş yıl geçince, yer sıkıntısını aşmak için eski mezarlar açılarak kemikler çıkarılmakta ve yeni definler yapılmaktadır.
kimi kimsesi ve parası olmayan insanların cenazesi bile kıymetsiz, toprakta bile rahat değiller diye düşünüdürür bu mezarlar.