görmezden gelinen çocuklar. 100 tane cami yaptırılacağına, 50 tane cami yapılsın, 50 tane de yetimhane yapılsın. çocuklar buralarda barınsın, atölyeleri olsun, zanaat öğrensinler, ileride meslekleri olsun.
doğduğunda beri kimsesi olmayan, buğulu camlara anne yazmak zorunda kalan, anne kucağı olmayan, yere çizdikleri anne figürüne sarılıp yatan, her bayramda ziyaret etmediğimiz, bayramı bırak bir gün bile gidip görmediğimiz çocuklardır onlar, çoğu zaman arkada kalırlar, uzatılacak el beklerler. en önemlisi hayat adına ve kendimiz için özür dilememiz gereken çocuklar onlar.
kimsesi olmayan ve televizyondan duyduğu anne kelimesine annem yok ki diye tepki veren 3 yaşındaki çocuk.
tesadüf eseri tanışmamızla beni benden aldın be ufaklık, yaktın içimi resmen.
anne ve babanın gölgesi, bir çocuğun en güvenli sığınağıdır her zaman tıpkı bir çınar ağacı gibi. Ve bu çocuk ne kadar büyürse büyüsün, kaç yaşına gelirse gelsin masumiyetini korur bu gölgeye sahip olduğu sürece. her yaparsa yapsın, her ne günah işlerse işlesin anadan doğmuş gibi temiz hisseder kendini anne göğsüne yattığında. Peki ya bu gölgeye, bu güven duygusuna sahip olmayan ve hiçbir zaman olamayacak çocuklar? Tek kimselerinin biz olduğumuz ama farkında olmadığımız için kimsesizliğe terk ettiğimiz o masum çocuklar? şüphesiz o masum yüreklerin gelmiş geçmiş en büyük sınavıdır bu. fakat unutmayalım ki bu sınav sadece onların sınavı değil, hepimizin sınavı, hepimizin hesaplaşmasıdır.
Çocuklardan nefret etmeme ragmen bu kategoriye hiç kıyamıyorum. Emanet edildikleri yerlerde bazen çok kötü şeyler yaşıyorlar, ama sahipsiz oldukları için hiç kimse bilmiyor, bilseler de olaylar bir şekilde kapanıp gidiyor...
Çaresizlik bu olsa gerek.
Ayrıca bu çocuklarla vakit geçirmek güzel bir şey...
yetim derler onlara. Çok eskiden sübyandı adları. Sübyan mektepleri vardı. Ama şimdi kimsesiz çocuklar diyorlar onlara. Kimsesiz olmak. Hiç kimsesiz. Köksüz, köceksiz. Annesiz, babasız ve kardeşsiz. Nereden gelip nereye gittiği belli olmayan yolcular gibi. Birazda yılkı atlarının kaderi. Onların göğsüne yaslanıp ağlayacakları bir anneleri hiç olmadı olmayacak ta. Onlar hiç kimseye naz, kapris yapamayacak. Onlar hastalanınca hiç kimse yavrum demeyecek ve hiçbir kadının gözlerini endişe kaplamayacak ve onlar bu endişeyi hiç görmeyecekler. Onlar ait olma duygusunu bilmeyecek. Onlar paylaşmayı da bilmeyecek. Onlar bir sofranın etrafında bir iftar açmanın hazzını da yaşamayacaklar anne baba ve kardeşleriyle.
bizim çocuklarımız değildir onlar. emrahın şarksından hareketle ''bizim evlatlarımııııız'' ayağı yapmayın. onların zevkini biz çekmedik ama aç kalmamaları için cefasını çekeceğiz.
allah yardımcıları olsun yavru kurtlarımın.
Bayramin ikinci gunuydu. Arabayla sehir merkezine dogru inerken 12 yaslarinda bir cocuk el kaldirdi. Durup durmama konusunda tereddut ettikten sonra bayram hatrina durdum. Gel kardes dedim bu sicakta ne isin var sokakta dedim. Aracla ilerlerken sohbet koyulasti. Ne yapayim abi yetistirme yurdunda kaliyorum. Arkadaslarim ailelerinin akrabalrinin yanina gitti. Yurtta tek kaldim ben de dolasayim dedim. Param bitti abi dolmusa binemedim kusuruma bakma dedi.bir anda dunya basima yikilmisti. Abi annem babam yok cok zir be dedi ic cekerek. Fazla sigaran var mi diye sordu bi ara. Hayirdir kardes dedim cok kucuksun ne sigarasi dedim. Dedim ama tutup paketi verdim. Abi dedi zor dedi ben icmeyeyim kim icsin dedi. Yapma kardesim dedim allah seni tek birakmaz dedim. Kafasini oksadim. Ve gidecegi yere gelince sagol abi dedi. Kendine dikkat et kardes dedim ve ayrildim. Hayat cok tuhaf be sozluk...