Önünden geçip hatırlayıp anlamak için bile şansımız yok izin vermiyorlar.
Hayal ediyorum da özlüyorum ve iç çekiyorum.Aynı yerlere gitme alışkanlığım var ama katili ben değilim o zamanların.Buna kesinlikle eminim.
Tıpkı yıkıp yerine yaptıkları şeye katkımın olmadığı gibi.
Bana sorarsan canım yanmaya devam ediyor.Senin yanan bir canın var mı bilmiyorum?
Orada yaşayan ağaçları ve dokunduğumuz yerleri düşünüyorum.
Bir şey demeyecek misin kayıplarımız için?
Basit bir cevap almak bile bu kadar zor.Yoksa sende mi çok mutlusun üzerine yaptıkları şey için?
Sadece orayı yıkmamışlardı.Hatırladıklarımızın üzerinde beyaz toz bulutları yükseliyordu.
Yaşlanmak yaşıtlarımızın başına gelen işlerden biri.Aynada kendimizi seyretmeyi bırakıp fotoğraf karelerinde göbeğimizi beğenmeyip beyazlaşan saçlarımıza aldırıp kabul etmek kaybetmeyi.
Bir zamanlar ne kadar güzeldin.
Şaşırdım seni kapıda gördüğümde.Hala güzelsin ama eskiden böyle değildin.
Motorun arkasına almadığım kızı buldum ve konuştum.Özür diledim kusura bakma dedim.
Bu hayat o kadar kötü ve anlamsız.Adamın canına okuyor.
Sarhoş olmak güzel ama karaciğerimin özgürlüğüne hayal kurma yeteneğine dokunma tabiat ana.
Domates salatası üzerinden konuşmak gerekirse olmadı duyduklarım.
Sevmek suçum olmuştu ve üzerime yıkılan suçum yüzünden aç bırakılmıştım.
Yoksa doğruydu hep aynı yerlere gidip hep uzaktan bakıyorduk çok para olan pahalı yaşamlara.
Biz sağlıklı yürüyüşler yapmaya çalışıyorduk.Bol karbonhidratlı beslenme alışkanlığımız yüzünden başımıza iş gelmesin diye temkini elden bırakmıyorduk.
Çay demleyelim diye kocaman bir termos almıştık.En azından termosa sahip olduğumuz için övgü dolu cümleler okşayabilirdi gururumuzu.
Elde yiyecek sepeti taşımak yormaz adaletsizliğin bükemediği bilekleri.Üşenmek yüzünden undan yapılan yiyeceklere laf söylersen lokantalarda satılan unlu ürünler sana alerji yapar.
Domatesten birde börek yapılır ve beni mutlu eder.
Mutluluğun resimlerini çekmek gerekirse yemek yemeyi de mutlu olmayı severim.
Acı biberin turşu olsun diye su dolu kavanozun içerisine sokulmasında ağzım dilim yansa da seviyorum hayatı lezzetli yaşamayı.
Domatesin salçası da yapılır ya.Parmak parmak tatmak ne güzeldir öyle tuzlu tuzlu.
Benim kızma değil küsme alışkanlığım var.Zor insanım sonuçta.Benimle anlaşmak için dünyanın en büyük çabalarını sarf etmek gerekir.
Organik almak haddimize değil ona en yakına ulaşmak için verdiğimiz çabalar gereksiz ve çok sıkıcı.
Glikoz şurubuna karşı verdiğimiz çabalar anca yaşam kalitemizi düşürüyor ve gereksiz gerginliklere yol açıyor.
Bundan sonra domatesli yiyecekler yemesem de olur.Domatesli günlerim varsın olmasın.Zaten en çok domates kabul edilmiyor ihracat yaptığımız ülkelerden.
Bize yazdıkları olumsuzluklar ödeme zamanı geldiğinde karşımıza çıkanlar zekamızın sayesinde mantıklı açıklamalar ile defolup bize yeni hayal kurma imkanları tanırlar.
Ne kadar olumsuzluk verirsen o kadar mutlu ve o kadar güçlü olurum.
Güzel kaybetmeleri çaresiz kalışları bir borç bilirim kendi adıma.
Mutsuz edenler olmasaydı ben nasıl bilirdim kıymetini mutluluğun?
Hayatımda ardımda kalanlar,terk edenler ve hakkımı yiyenler unutmayın ki;
Ben öyle yada böyle mutluluğun peşinden gidip bulurum yaşam kaynağımı.
Beni ezilmişlik hakkı yenilmişlik götürür sevdiğim yerlere.
yemyeşil bir ovada koca bir ağacın gölgesinde tüketmek ömrü ve hesap yapmadan düşünmek.
ait değilim yaşamınıza ve bocalıyorum her seferinde.
beni salak zannediyorsunuz ama salaklığım salak olduğum için değil.
buraya ait değilim.
Sevebileceğim kadar sevdim
kendimi verebileceğim kadar verdim
Hepiniz için tek tek çabaladım
Parça parça oldum Herbirinize bir parça harcadım
Artık Kimim bilmiyorum, artık hissetmiyorum
Ben bittim, artık kalmadım.