Kimlik üzerinden yapılan siyaset siyasetin kendisi değil örtüsüdür. Yani insanların inançlarını, soylarını yüceltip onları korumak ya da üstün kılmak amacını taşıyan siyasi eylemler sadece bir araçtır. Bir ülkenin kendine özgü bir hedefinin ve buna ulaşmak için bir eylem planının olup olmadığını anlamanın en kolay yolu o ülke içinde farklılaşmanın ve siyasal mücadelenin kimlik üzerinden yapılıp yapılmadığına bakmaktır.
Dünya üzerinde rol oynayan, etkili sayılan ülkelerde siyasi farklılaşma kimliklere göre belirlenmez. Onları analiz ederken ekonomik politikalarından, dünyaya bakışlarından, siyasal hedeflerinden söz edilir. Mesela Sarkozy'nin Fransa için ne ifade ettiği onun Macaristan'dan göç etmiş bir Yahudi oluşu değil uygulayacağı politikalarla değerlendirilir.
Türkiye kimlik siyaseti bataklığından kurtulamamıştır. Ne siyasal partiler ne de siyasi önderler ülkemizin geleceği konusunda fazla bir şey söylemez; inancına, kökenine göre sınıflandırılır. Hem genel hem de cumhurbaşkanı seçimlerinde politikalar değil kimlikler ön plandaydı ve bugün cumhurbaşkanı adayının ne kadar laik olduğunu anlamaya çalışıyoruz.
Bu konuda iki yaklaşım vardır:
Bazıları ne yaptığının ya da ne yapacağının önemi yok. Bana kim olduğunu söyle yeter der. Diğerleri, kim olduğunu önemi yok, ne yapacağını söyle der. Biz birinci kategoriye dahiliz ve insanları soyuna, inancına göre sınıflandırır, bizden saydığımızın peşinden gider, onun her yaptığının doğru olduğunu düşünürüz. Bu tavrımızı bilenler hemen uygun bir kimliğe bürünür ve projelerini rahatlıkla uygularlar. Mesela darbe yapacaklar için en uygun kimlik Atatürkçülüktür.
Bu kimlik kullanılarak ülke liberal bir çizgiye getirilmiş, dinci gelişmenin önü açılmıştır. Kullanılan metodu şöyle özetleyebiliriz: Kullanmak istediğin gücün postuna bürün, onların sloganlarını tekrarla ve istediğin politikayı uygula. Kimse senin politikalarınla ilgilenmez ve sen istediğini rahatlıkla gerçekleştirirsin. Zaten ülkemizde politikalar tartışma konusu olmaz. En çok okunan yazarlarımız bile sadece kimlik üzerine yazanlar ya da siyasi magazin peşinde koşanlardır.
Ülkemizdeki en önemli sorun sayılan Kürt sorununun tartışılan boyutu kimlik üzerinedir. DTP bu sorunun öncelikli olduğunu ve siyasi tavırlarını buna göre belirleyeceğini söylüyor. Ne bölgenin ekonomik yapısı, ne de Ortadoğu'daki yeni yapılanma ve Türkiye'nin oynayacağı rol tartışma konusu olmuyor. Onlar da yapmak fiilini unutmuş sadece almak fiilini biliyor görünümündeler.
Irak'ta siyaset kimlik üzerine yapılıyor ve insanlar kitleler halinde ölüyor. Üstelik bu ölümler daha iyi bir gelecek vaat etmiyor. Devletsiz kalmış bir halkın ne olacağının somut bir simgesi halindeler.
Herkes kimlik üzerine siyaset yapadursun ben herkesi kucaklayan, onları her türlü kötülükten koruyan, halkının duygularına saygılı ama çok güçlü bir devletin hasretini yaşıyorum. Güçlü zalim olmaz, zulüm zayıfın silahıdır ve sadece akıllı olan güçlüdür.
29 mart 2009 yerel seçimlerinin ana temasını oluşturmuştur. kimlik politikası belediyelerin hizmetlerine bakmamıştır. bunun ileride iç barışa da zarar verecek hale gelmesi kuvvetle muhtemeldir.
birileri bizlere kimlik siyasetini "holkların kordeşliği" süslemesiyle sol olarak yutturmaya çalışıyor olabilir lakin, kimlik siyaseti sağ siyasettir.
neoliberalizmin çocuğudur ve emperyal neoliberal merkezler tarafından pompalanır.
kimlik siyasetini sağ siyaset olarak değerlendirmek, kimlik merkezli siyaset yapmayan lakin ezilen kimliklerin de görmezden gelinmesine karşı duran programlar haricinde; yerinde bir değerlendirmedir.
örneğin;
kürt hareketi sağ bir kimlik siyaseti hareketidir. bilimsellikten ve tarihi gerçeklerden uzak, saf çıkarcı, çıkarları uğruna gaddar, çıkarları uğruna işbirlikçi bir siyaset gütmektedir.