TKP Samsun il binamız saldırıya uğradı dün... Sabah saatlerinde il binamıza geldiğimizde gördük kırılan kapımızdan arda kalan cam kırıklarını... Parçalanan kilidi... Kapımızdaki tekmenin öfkesini... Sonrasında yaptığımız suç duyurusu, Olay Yeri, Asayiş ve Güvenlik Şube ekipleri tespit tutanağı... Puştun biri, gecenin gizi kadar gizli itin biri yapmış işte, tespit ettiler; işte tekmelerinin izi, kırık kilit ve cam kırıkları...
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın... Sussan acıtır, konuşsan kanatırmış ya... Ve der ya şair, "Konuşmak susmanın kokusudur. Ya sus git, ya konuş gel, ortalarda kalma... Yalan korkaklığın tortusudur. Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma..."
Konuşmak iyi şeydir ve yazmak... Dürüst olup konuşacağız, susup gitmeyeceğiz, konuşa konuşa geleceğiz. Kapımızı, kafamızı, kalbimizi çatır çatır kırsalar da sözümüzün arkasında duracağız. Varsın kırsınlar kapımızı, kafamızı... Umudumuzu da kıramazlar ki!.. Kim teslim alabilir bizi, kim?.. Hangi karanlık, hangi gece, hangi puşt zulası?..
2011 seçimlerine beş kala ev ev, kapı kapı sosyalizme oy istiyoruz. Düzen partilerine ve onların adaylarına razı gelmemeye, boyun eğmemeye çağırıyoruz. Biz emekçilerin kapısını çalıyoruz, işbirlikçi saldırganlar bizim kapımızı kırıyor.
Burada da başka kentlerde de yaşanan saldırılar ilk değildir, son da olmayacaktır. 12 Haziran seçimlerine kendi adı ve adaylarıyla giren partimizi hiçbir güç durduramayacaktır. Türkiye Komünist Partisi'ne saldırıdan medet uman karanlık güçlere boyun eğmeyeceğiz. Partimiz bizi çekmeye çalıştıkları provokasyona gelmeyecek, yapılan tüm saldırılara daha çok çalışarak, örgütlenerek cevap verecektir.
Sesini çıkaran, boyun eğmeyen, teslim olmayan herkesi susturmaya yönelik saldırı furyasına karşı emperyalizme, kapitalizme, piyasacılara, gericilere ve işbirlikçilere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu memleketin de bu kentin de sahipsiz olmadığını göstereceğiz. "Boyun eğme" dedik, dik durmayanların yolu açık olsun! TKP'ye oy vermek için ne kadar çok nedenimiz varsa o nedenlerin özetidir boyun eğmemek... inat ve direncimiz, hizaya geçmeyen isyanımızla bu düzenin uslu çocukları olmayı reddedenlerin payına ne düşüyorsa onu ödüyoruz, ödeyeceğiz!
Ve öğreniyoruz yaşadıklarımızdan... En gencimizden en yaşlımıza... Çocuklarımız da öğreniyor, bizimle büyüyor. Üçkağıdın, namussuzluğun orta yerinde, razı olunan, sürmesi için elverilen, her türlü pisliğiyle kabul edilen bu düzenin çocuklarınızın düşlerinin içine etmesine izin vermeyin. En temiz yanımız, geleceğimiz, çocuklarınızın elinden tutun; Devrimden Sonra'ya götürün. Anlamaz sanmayın, onlar koca koca adamlardan daha kolay anlar insanlığın büyük düşünü... Arkadaşına Devrimden Sonra';yı anlatan küçük oğlum Baran gibi...
- Ömer geçen gün Devrimden Sonra'yı götürdüler beni... Çok mutlu oldum, çok güzel bir filmdi. Solcular, devrimciler iktidara geçerse neler olacağını gösteriyordu.
- Nasıl yani?.. Neler olmaz ki?
- Faturalar gelmez, herkes mutlu olur, herkes çalışmak zorunda olacağı için işsizlik de olmaz. Sonra ev kirası diye bir şey de olmaz, herkes oturduğu evin sahibi olur.
- iyiymiş...
- Özellikle son sahnesini çok beğendim Ömer... Adamın kendisine bakmayan doktoru gönderip yeni doktor çağırması beni çok güldürdü. Ama, Yıldırım hocanın öldürülmesine çoook üzüldüm. O katilin yakalanıp devrimci polisler tarafından sorguya çekilmesi de beni ayrıca şaşırttı.
- Devrimci polisler mi?!..
- Eveeettt!..
Konuşmak iyi şeydir ve yazmak...Dürüst olup konuşacağız, susup gitmeyeceğiz, konuşa konuşa geleceğiz. Varsın kırsınlar kapımızı, kafamızı... Umudumuzu, çocuklarımızın düşlerini de kıramazlar ki!.. Kim teslim alabilir bizi, kim?.. Hangi karanlık, hangi gece, hangi puşt zulası?.. Susturamayacaklar! Zafere kadar, sonuna kadar!...