karşıdaki kişinin bundan habersiz oluşu can yakar. sen ağlarsın ama onunla konuşurken gülersin. platonik yani sevip de kavuşmanın nerdeyse mümkün olmadığı durumlarda yaşanır.
mesefeyi tanımsız kılan bir deyişin ifadesidir 'kilometrelerce'. yollar, meydanlar, otobanlar uzun ve kesikli yol çizgileri, şehirler ve şehirler ardında birine ağlamak öncelikle bir 'iç'i gerektirir, içlenmeyen içerlenmeyen biri için anlatılması zor bir doğa olayı.
gereksiz bir durumdur. ağlamak da değil ya hani üzülmek bile yersizdir.
siz görüşmeyi beklerken bir anda başka bir ülkeye giden oldu mu hiç hayatınızda? hem de sizi taa dış hatlardayken arayıp veda ederek giden. ''gelebilirim x zaman sonra'' dedi mi hiç, inandınız mı, bunun için beklediniz mi? o ülkeyi, o şehri hiç araştırmamışken; orada burada o şehirle ve hatta ülkeyle ilgili ne duysanız bakmaya başladınız mı? araştırma yaptınız mı? o şehre gidebildiğinizi düşündünüz mü mesela... arkadaşlarınız ''aaa gcck bak şu kanalda o şehirle ilgili program var'' dediğinde o kanalı açıp biraz da ilgisizce izlerken yine de izlediğiniz yerleri düşünerek''buralara gitmiş midir, görmüş müdür acaba'' dediniz mi? şimdi bana diyebilirsiniz ''ilk çağda mıyız, bir yerden ulaşıp sorsaydın'' ilk çağda değiliz de karşındaki iletişim kurmayı bilmiyorsa n'apacaksın? ne sorabilirsin, ne konuşabilirsin? susarsın ancak. konuşsan da duymaz, cevap vermez. bu da daha çok acıtır canını. susarsın işte. elinden bu gelir ancak. ama sonra geçer üzüntün, mutsuzluğun, rengin yerine gelir, neşen de öyle. çünkü kendine anlatmışsındır neyin ne olduğunu, ne olacağını. kafa karışıklığın da kalmamıştır. sadece ara ara o dönemki acıların aklına gelir ve kusarsın böyle işte. bunlar da zamanla düzelir. bunu bilmek de daha bir ferahlatır içini.