yakışmamış be brad amca , insan tarantino veya guy ritchie tarzı bişeyler bekliyo ama sıkıcılıkdan başka bişey yok izlemenize gerek yok brad pitt bu seneryoyu nasıl kabul etmiş anlayabilmiş değilim ama soundtrackle idare eder.
edit: sadece benmi beğenmedim, filmde farkedemediim şeyler mi var acaba dedim kendi kendime ve sözlüğe baktım da yok abi yok olmamış film işte...
çok sıkıcı bir film, ne zaman bitecek diye düşündüm. brad pitt yazık etmiş kendine bu filmle. sonunda amerika'ya giydirmeleri hariç, olmamış, olduramamış filmdir.
olmamış olduramamış film baştan aşağıya fiyasko. Bütün filmi ışıkları, oyunculari senaryoyu sadece son sahne için calistirmislar. madem elinde doğru düzgün bi tane sahne vardi kisa film cekseydin keşke.
Bazı yönetmenlerin yolu ısrarla şiddetin anatomisinden geçer. Uzak geçmişten Sam Peckinpah, yakın geçmişte Martin Scorsese, şimdiki zamandan da Andrew Dominik, sinematografik maceralarını benzer güzergahlarda biçimlendiren isimler. Peckinpah bir estetisyendi, Scorsese öfkeli bir durum tespitçisi, Dominik ise sosyopolitik yaklaşımcı.
Malum bazı romanlar hem dönemlerinin en iyi ifadeleri hem de sinemacılar için adeta hazır senaryo niteliğindedir. Avukatlığın yanı sıra Boston Globe, Wall Street Journal gibi gazetelerde de çalışan George V. Higgins'in 1970'te yazdığı "The Friends of Eddie Coyle" (ki bazı eleştirmenlerce Hemingway'in "The Killers" adlı kısa öyküsünden sonra türünün in iyi etkileyici örneği kabul ediliyor) 1973'te Peter Yates tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Yönetmen Andre Dominic, tesadüf eseri Yates'in filmini TV'de izledikten sonra "Öyküyü kim yazmış" diye merak edince yolu Higgins'in 1974'te yayımlanan "Cogan's Trade" ine kadar uzanmış ve roman, "Kibarca Öldürmek" adıyla huzurlamızda...
Andrew Dominic, 1974'te yazılan bu romanı alarak kendisi senaryolaştırmış ve 38 yıl geriden gelen bu hikayeyi şimdiki zaman seyircisine sunarken de olayları Barack Obama'nın ilk seçim kampanyası dönemine, 2008'e taşımış.
iki çaylak, Frankie ve Russell kendilerine zahmetsiz yoldan temiz para kaldırmak teklifiyle gelen orta yaşlı eski bir suçlunun önerisine uyup küçük çağlı bir kumarhaneyi basar. Soygun gerçekten de temiz geçer. Bastıkları yer Markie'nindir ve söz konusu kişi, daha önce benzer şekilde kendi kumarhanesini kendi soymuş ve uzun bir zaman sonra, bir gece yakın çevresine her şeyi itiraf etmiştir. Dolayısıyla son soygun sonrası gözler tekrar Markie'ye çevrilecektir. Nitekim öyle de olur ama peşi sıra, sistemin ayakları devreye girer ve kiralık katil olarak tuttukları Jackie Cogan'dan, iki çaylağı bulup yok etmelerini isterler...
Filmin ana karakteri Cogan portresinin özellikleriyle diğer suç filmlerinden keskin bir şekilde ayrılıyor. Çünkü Cogan, profesyonelliğine zaman zaman duygusallık katan biri. Mesela adam öldürme konusunda yaklaşımları farklı. Eylemini, yüz yüze, yakın mesafeden gerçekleştirmek istemiyor; çünkü kurbanlarının aman dilemesinden, ölmeden önce ağlamaya başlamasından, sızlanmalarından nefret ediyor. O yüzden işini ya uzaktan görüyor ya da aldığı paranın daha azına bir başkasına gördürüyor. Nitekim Amerika ekonomik açıdan en zor dönemeçlerinden birini döndüğü bir zaman diliminde, biliyor ki her şeyin fiyatı gibi kiralık katillerin fiyatı da aşağı çekilmiş durumda. Bu tablo içinde o da çaylakların temizlenme işini, New York'tan meslektaşı Miclkey'ye ihale ediyor. Ne var ki Mickey, artık eylemden çok zevk-ü sefaya daha çok önem veren biri olup çıkmıştır. Bu durumda da iş başa düşüyor ve Cogan, nefret ettiği şeyi bizatihi kendisi yapmak için yola koyuluyor. Yönetmen Andrew Dominic filminde ekonomik anlamda çöküşün ahlaki anlamda çoktan çökmüş bir grup insana yansımasını anlatırken özelden genele yayılıyor ve ortaya kayde değer bir, "işte Amerika budur" hikayesi atıyor.
Film aksiyon anlamında kanlı ve gerçekçi savaş sahneleriyle dikkat çekerken, Cogan'ın işverenlerin avukatıyla görüştüğü anlarda, felsefeye yükleniyor. Çoğu bir arabanın ön koltuğundali diyaloglarla bezeli bu sahneler, akıcı, sürükleyici ve kulak kabartanlar için alabildiğine derin analizlerle dolu. "Kara Film"lerin kendine özgü havasını üzerine geçirmeyi beceren "Kibarca Öldürmek"te yönetmen, inandırıcı karakterlerin yanında ses bandına döşediği muhteşem şarkılarla da gönül sazımızı özel olarak titretiyor.
Andrew Dominic'in bir önceki adımı "Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikast"ında da oynayan Brad Pitt, Jackie Cogan'da gayet iyi. Filmin en iyisi yasadışı egemenlerin avukatı rolündeki Richard Jenkins. Tecrübeli oyuncu, "şimdiki zamanlar" mafyasının temsilcisi karakterine özel dokunuşlar katıyor.Başka etkileyici performans da Mickey rolündeki James Gandolfini'den geliyor. Artı, başta "Goodfellas" esintileri sunan Ray Liotta olmak üzere ekipteki herkes son derece başarılı.
mimiklerin, oyunculukların gayet başarılı olduğu bir suç filmi. yalnız fazlaca suç filmi; olay tamamen suçlular ortamında, suç üzerine dönüyor, yer yer şiddet sahneleri de bünyeyi yoruyor; bu da seyirci için biraz yorucu ve yer yer itici olabiliyor. gerçi film boyunca fonda dönen seçim propagandalarıyla olaylar birarada ele alınınca bir amerikan toplumu eleştirisi de söz konusu; lakin amerikalı olmayan seyirci olarak izleyince, haliyle olayın biraz dışında kalıyoruz. velhasıl, eli yüzü düzgün bir film, ama izlenmesi biraz zor.
Argo konuşmanin tavan yaptıgı bir film. Seyirci bundan rahatsız olabilir belki ama gerçeği yansitiyor bence bu tarzda insanlar lutfen ,rica ederim diye konuşmazlar. Bol kufur bence normaldi filmde.
Filmde benim ilgimi çeken Brad Pitt'in bir arabadan digerine ates ederken yapilan slow motion arka planda calan muzikle sanki kanlı bir olum sahnesi degilde, sanatsal bir gosteri izliyorsunuz gibi yapilmis.
Son sekansda verilen Obama'nın konuşmasına ve Amerikan sistemine yapilan ağır eleştiriler ise guzeldi.
ray liotta'nin bir samar oglanini canlandirdigi film. ha bir de, teknik olarak kurgusu guzel (mesela ray liotta'nin olduruldugu sahne) ha ama bir film tamamen kurguyla degerlendirilmiyor evet. baska diyecegim yok.
müzikleri süper olan film. gerisi tırt. gerçi bazıları bu filmden "amerikan rüyası işte bu baba", "kapitalizm ahanda bu filmle gerçek yüzünü gösterdi", "amerikalı da rahatsız vaziyetten, huzur islamda hoca" gibi anlamlar çıkarıp kendilerince bir tatmin durumuna girmişler. eh herkesin kendi şeysi. ama müzikler iyi:
http://www.hurriyet.com.t...-sanat/haber/22284101.asp "brad pitt'in o filmi kaldırılsın." buyurmuş bakan hazretleri ertuğrul günay. filmi henüz izlemedim lakin bu iktidar kafasını anlayamıyorum. neymiş filmde çok küfür geçiyormuş, ee çocuklar etkilenebilirmiş falan! sanki bizim ülkemiz küçük yaştaki erkek çocuklarının büyüklere küfrettirildiği ve bunun eğlence anlayışı olarak yerleştiği bir ülke değilmiş gibi. sanki normal şartlar altında insanlar birbirleriyle gram küfretmeden konuşuyorlarmış gibi.
genel olarak vasat bir film. kult film yapicaz ayagina cekilmis, muzik unutulmus. bir kac etkileyici sahnesi var. imdb puanini hakediyor.
--spoiler--
soygun sahnesinde cidden gerildim.
ray liotta'nin arabada olduruldugu sahne de guzeldi ama orjinal degil. baska bir cok filmde benzer sahneler vardi.
kafasi yerinde olmadan ispiyonlayan adamdan daha cok mizah cikarilabilirdi. tek kurtulan o oldu *
--spoiler--
sinemada yalniz basima gittigim filmde salonda 3 kisi izledigimiz film. ben ve bi cift. cikmami beklediler sanirim film de sikici diyip ama yanilttim onlari. oyle ayaklarimi uzattim canim cikmak istedigi halde cikmayarak izledim filmi. arada bikac replik guzeldi ama yigidi oldur hakkini yeme. issizlikten olurseniz ve brad pitt hayraniysaniz gidin baska turlu kurtarmaz film.
brad pitt var kesin superdir diye gittik -lanet olsun bit artik bari de gidelim dedik. yemin ederim salondan yarisindan sonra 15 kisi cikti gitti.
yakinda vizyondan kalkar star ya da tv8 verir. dvd sini dahi almayin degmez.
filmi izledikten ve ertuğrul günay'ın yorumlarını okuduktan sonra, bakan beyin filmi neresiyle izlediğini düşündüğüm kaliteli bir yapımdır. oyuncuların gerçekten çok büyük performans sergilediği, çok iyi çekim tekniklerinin kullanıldığı, yönetmenin elinden öpülesi bir film olmuş. brad pitt faktörüne değinmiyorum bile, kesinlikle izleyin.
konuya objektif olarak bakıyorum, ben eşimi alıp rahatlıkla bu filmi izleyebilirim. ertuğrul günay'ın aktardığı gibi 18 yaş ve üstü yapılacak veya kaldırılabilecek bir durum yok ortada. ayrıca sen kim oluyorsun ki bir sinema filmine bu şekilde sansür uygulayın, yasaklayın diyebiliyorsun? diye de sorarlar adama.
görüntü yönetmeninin çok çok iyi iş çıkardağı, oyunculukların, müziğin ve arka seslerin izlenmeye değer olduğu film. şirketleşmek ne demek altı kalın bir şekilde de çizilmiştir bu filmde.
film abd, kapitalizmi ağir bir şekilde eleştiriyor. brad pitt in bi iki sahnesi disinda, seyirciyi inanilmaz yoran, hatta salondan cikanlara sebep veren inanilmaz sikici ve gereksiz uzun diyaloglari ile boka saran film.
gitmeyin o guzel bi kac sahneyi de youtube tan izlersiniz film bi kac haftaya kalkar vizyondan. yazik brad pitt bile kurtaramamis.