samimiyetle söylüyorum ki çok samimi bir sanatçı. kalbi temiz be kardeşim. ne dese inanasın geliyor. cahil bildiğin cahil ama temiz kalpli. ondan kötülük bekleyemez insan. şu sanat camiasımıdır ne çükümdür içlerinde en efendi olanı, samimi olanı. insan olanı..
katıldığı programların sunucularına koala şeklinde sarılmak suretiyle variyet gösteren sanatçı.
(bkz: samimiyet enflasyonu)
alçak gönüllü olmak adına saçmalığın sınırlarını zorladığı gözlemlenmiştir.
tenekedir. hayır arkadaş sesi güzel gelmiyorsa sana bilmem nerede yapılan araştırmada kusursuz çıkmışsa sesi sende mi seviceksin?
Boş kadın.
Bi tane kendi bestesi yok etraftan alıyor sürekli ama ben şarkıyı anlamak için bestecinin yaşam tarzını halini tavrını görmek isterim. görmeden kavrayamam bu şarkı neden yazılmış?
asıl adı bahriye tokmak olan, ece ayhan'a göre jazz icra eden, benim pek sevdiğim ve aşağılanmasına anlam veremediğim yüce sanatçı.
kibariye'yi aşağılayanlardaki kompleks türünü, ibrahim tatlıses'i aşağılayanlarda da gördüm ben. şöyle açıklayayım: bir gün şeytana uyup karaoke bara gitmiştim, hatun arkadaşlar ama bilhassa tiki tabir edilen (koca götlü küçük memeli kot pantolonlu sarı saçlı ray ban gözlüklü memesinin yarısı dışarıda iyi öpüşen ama odun gibi sevişen kızlar) arkadaşlar da vardı. türkçe karaoke olacaktı. gittik, hatunlar seçiyor şarkıları, erkekler de. özellikle her gün yerin dibine soktukları ibrahim tatlıses'in parçalarını öyle nispetli el sallayışlarıyla söylüyorlardı ki, zannedersin ki groupie olmuşlar ibo'ya. ama nedir? topluluk içerisinde aşağılanmalıdır ki statü göstergesi olsun.
işte kibariye'yi aşağılamaya çalışanlar da böyle iki yüzlü bir gelenekten geliyorlar.
nasıl bir piyasa stratejisi içerisinde olduğunu anlamakta zorlandığım kişi. son iki albümünde tarkan imzalı gülümse kaderine hariç tüm parçalar zaten albümler ile piyasada öyle ya da böyle trend olmuş, farz ı misal 2 sene boyunca bizleri bıktırmış 3. sene başında kibariye ile tekrar önümüze sunulmuş eserlerdir. bir albüm daha çıkartır ise nihayetinde beni kusturacak. prodüktörünün bu fikirleri hangi ruh hali ile gün ışığına çıkardığını da merak etmekteyim.