seneler önce çalıştığım iş yerinde baktığımız kedinin yavruları olmuştu. 3 tane yavru, yalnız içlerinden biri diğerlerine göre daha çelimsiz, ufak tefek kaldı. vitaminsiz diye takılıyorduk bizde ona, içlerinde en narin, en ilgiye muhtaç o gözüktüğü için bütün ilgide üzerinde tabi. bursa nın meşhur lodosunun olduğu günlerden birinde her zaman ki gibi ortalıkta oynayıp zıplıyor bunlar. iş yerinin bahçesine açılan demir bir kapı vardı gayet ağır. o kapının rüzgardan çarpma sesi ile birlikte acı bir cıyaklama duyuldu. anlık bir sessizlik oldu, ben dahil herkes birbirine bakıyor ama olanı tahmin ettiğinden kimse gidip bakmaya cesaret edemiyor. öyle böyle derken gidip baktık ki bizim çelimsiz yavru kapıdan geçip bahçeye çıkmaya çalışırken kapı rüzgardan dolayı çarpmış ve arada sıkışan hayvanın bütün kemikleri kırılmış. kardeşleri bir çırpıda atlayıp geçebiliyordu eşikten fakat bu ufak olduğu için takılmış kalmış sanırım o kapının eşiğinde. neyse gittiğimizde acıyla cıyaklıyordu hayvan, çaresizliği en çok hissettiğim anlardan biri olmuştu o çünkü yapacak birşey de yoktu belli ki omurgası, kaburgası vs her yeri kırılmıştı. veterinere götürsen o da aynısını söyleyecekti. tam 2.5-3 saat yavaş yavaş başında ölmesini bekledik, koca koca adamlar küçücük bir kedi yavrusunun başında hasta olan yakınının başında istemeye istemeye ölmesini bekleyen adamlar gibi bekledik,kurtulmayacağını biliyoruz da en azından hemen ölse acı çekmese daha fazla diye geçiriyoruz içimizden. o an kimse konuşmuyor, gözlerde bir doluluk. o minik yavruun o 2-3 saat süresince çektiği her acıyı hissettim sanki, üzerinden yıllar geçti hala tuhaf hissettirir bana çünkü şahit olduğum bir çok insanın ölümü bile bu kadar zorlamamıştı belki de o ufak ve savunmasız olduğu için böyleydi bilemiyorum.
"allah allah" nidalarıyla cepheye koşan, temiz alınlarıyla secdeye varan, tarihine, örf ve adetlerine sahip çıkan bir ecdadın, yerden bitme neslinin olduğunu keşke görmeseydim.
daha 11-12 yaşında bebeyim. servis beklerken yaşlı amcanın tekine arabanın biri çarpmıştı. adamcağızı mübalağasız 2 metre havaya savurdu yere düşürdü. aldılar amcayı hemen koydular arabaya hastaneye yetiştirmeye. o amcanın arabanın camından bakışını 20 sene oldu hala unutamam. üzüntüden kaç gün mala bağlamıştım.
görüp göreceğine bin pişman olduğun şeylerdir. keşke daha eski zamanlarda yaşasaydım da ülkenin bu hallerini görmeseydim. sen canını dişine tak küllerinden bir ülkeyi yeniden doğur ama kıymetini bilemeyip kurda kuşa yem etsinler...
kızların klitorislerinin kesildiği bir video izlemiştim. hiç unutmuyorum onu. bir insan başka bir insanın hayatı boyunca zevk alamamasını, cinsellikten acı çekmesini nasıl ister, ne hakla ister bilemiyorum.
dünya kötülüklerle dolu gerçekten.
sözlüklerde film ya da dizi başlıkları okunurken, göz kaslarının beyinden gelen emirlere itaatsizlik etmelerini müteakip gözü spoiler ibaresinin içindekileri okuyacak konuma getirmesi sonucu; o dizi veya filmden alınacak zevki öldüren spoiler içerikli yazılar bütünü.
çıtı pıtı bir oğlanın kucağına oturmuş 130 kiloluk kızla öpüşmesi. kilosundan yadırgamıyorum, alışveriş merkezi önünde kucak kucağa ayıp be. bir de oğlan kıza hava üflüyor gibi duruyordu. görmez olaydım.