hainci ve laik düzen tarafından yıpratılarak sokaklara atılmış, hastane köşelerinde ssk kuyruklarında ömrü geçmiş bir annenin ve cumhuriyet savunucusu kişiler tarafından işten atılarak mimli orospulara dönmüş fukara bir babanın, dindar, dürüst ve ak partili evladından babasına karşı söylediği yürekleri dağlayan soru cümlesi.
bu olayı geçmişte yaşadım arkadaşlar. o yıllarda henüz ak parti yoktu, dolayısıyla metrobüs ve halka hizmette yoktu. etrafta çöpler, yerlerde prezervatifler duruyordu. çöpçüler bile yolları temizlemiyor, oh be sokayım iktidara ne güzel çatır çatır da maaş alıyoruz, ne çalışıcaz yaa mınakko diye haykırıyorlardı. ben ise o dönemlerde askerden yeni dönmüş, bi punduna getirsem de köşeyi dönsek diye fırsat kolluyordum. sakallarım henüz o dönemlerde tam çeçenler gibi çıkmıyordu. şimdi bazen sokaklarda salıverilen hizbullahcılardan zannediliyorum, içim burkuluyor.
hülasa, o yıllarda da aynıydım ben. bi gün yine namaz kılıyorum, camideyim. cemaatle maytap geçiyor, gıdığımı okşatıp kendimi sevdiriyorum. yumurcak tv falan yok o aralar bir de. neyse bir gün cumadan çıktık ve henüz yeni tanıştığım pideci rahmet abinin yakışıklılığı ile kendi tipimi kıyaslıyorum. yan yana yürüyoruz...
önümüzde bir çocuk ve babası. eski püskü elbiseler içerisinde yürekleri dağlayan bir çocuk. babasına şu sözleri sarfediyor..
neden bizim başbakanımız para vermiyor bize baba? biz fakir değil miyiz? annem de hiçbir şey yok evde dedi ama benim karnım aç. keşke biraz bulgurumuz olsaydı, meyhane pilavı yapardık değil mi baba?
bu sözleri duyunca yüreğim cız etti açıkçası arkadaşlar. hemen pideci rahmet abi ile göz göze gelip acı tebessüm yaptık birbirimize ve gizlice takip etmeye karar verdik. hemen son param ile bir çuval bulgur ve malzeme yükledim sırtıma. takip ettik usulca, bir gecekonduya girdiler...
dairelerine girdiklerinde anne fakir şu sözleri söyledi;
pühh böyle iktidara, keşke bir adam gelse de yedi düvele meydan okusa diye ağladı. baba da hüngür hüngür ağlayarak evladına bağırdı odana geç piç diye. fakirlik başlarına vurmuş ama halledilirdi. hemen çuvalı rahmet abiyle beraber kapıya yığdık ve kapıyı tıklatıp kaçtım.
kapıyı açtılar..
malları gördüler öyle sevindiler ki anlatamam. çocuk dizine kadar çektiği çorapları ve sarı şortuyla koşarak geldi malzemelerin başına...
yaşasn bulguuuuurr... diye haykırdı ve aile birbirlerine sarılarak hüngür hüngür ağlamaya başladılar.
pideci rahmet abi bana baktı ve ; hadi gidelim habibi, hadi gidelim. gün gelecek her kapıya böyle erzak bırakacağız aslanım, gün gelecek.
bir hayalim var dedi ve gözlerinden dökülen elem taneleriyle derme çatma, pislik içerisindeki fakir yuvasından uzaklaştık...
yıl 2011 ve o hayal artık gerçek olmuştu.
hamdolsun ki başımızda ulu önder sayın başbakan, kaslı adam, ürkek serçe yürekli sayın recep tayyip erdoğan vardı...