bir sitede oturuyorum, havuzlu. geceleri balkonda çello çalmak en büyük hobilerimin arasındadır. yine böyle sıcak bi yaz gecesiydi. ben tam rhapsody in blue'yi bitirmek üzereyken, hazin bi hıçkırık sesi duydum. fakat bu hıçkırık öyle aşırı yemekten oluşmuş bi hıçkırık değildi...
şu dünyada iki varlığın ağlamasına dayanamam;
1: çocuk
2: kadın
hemen çellomu bi kenara bırakıp alt balkondan yankılanan o hazin hıçkırığa yöneldim. evet, bi kadın ağlıyordu. bi kadın ağladığında dağda bi tilki ölür derdi dedem. hemen neyin var dedim, kaldırdı kafasını. ağlamaktan birer kan çanağına dönmüş gözleriyle bana baktı. öylesine tüketmişti ki gözyaşlarını vucudundaki su oranı %12,5 falan ancak kalmıştı. neyin var sorusuna "uff snn be slk" diye cevap verdikten sonra hızla balkondan odasına doğru koştu...
5 dakika geçmedi ki tekrar gelip özür diledi. anlattı meramını. meğer sevgilisine yıllardır sakladığı bekaretini vermiş ve pişman olmuş. acıma duygusu taşan gözlerimle baştan aşağı süzdüm onu.
-neden ağlıyorsun, bak istediğin olmuş işte,
-neymis o istedigim
-e artik modern cagdas ve ozgur bi kadinsin sevinmen gerek
- ..............
hiçbir şey diyemedi gençler. sadece çok pişmanım cümlesi çıktı o birkaç saat önce sperm dolu ağzından. cevab veremedi yani.
çok üzüldüğüm, allah sonunu hayır etsin dediğim pişmanlıklar içerisinde yaşamaya mahkum olmuş zavallı kız işte bu...