Annenizle öteden beri nasıl bir ilişkiniz var?
- Annem hükmedemediğiyle ilişki kurmaz. Doymayan bir egosu
var. Hayatta en gelemeyeceği şey ona tabi bir insanın hegemonyasından
çıkması.
Fener Patriği Bartholomeos’un bir Amerikan televizyonuna, “Türkiye’de
kendimizi çarmıha gerilmiş hissediyoruz” dediği basına yansıyınca, avukatı
Kezban Hatemi, “Hâlâ Patrikhane’nin sokağı, patrik asan sadrazamın adını
taşıyorsa diken üstünde değil misiniz?” diye döktürüyor..
Kezban Hanım Mine Kırıkkanat hakkında, “Bu kadın hasta.
Keşke Hristiyan olsa, Allah korkusu olurdu, Allah onu ıslah etsin”
gibi laflar söylemiş, hayret ettik.
Tartışılan herhangi bir konuyu dağıtmada ve bağlamından uzaklaştırmada üstad kıvamındaki kezzab hukukçudur. 4 eski Bakanın yolsuzluğunu örtmek ve olayı darbe zart zurt diye geçiştirmeye çalışması tam bir hezeyandır. Başçalanı bu denli savunmasının Ardında illa bir bok vardır, yakında kokusu da çıkar. Adamlar Hırsız işte amk deliller hukuksuz toplandı diye suç işlememiş olmuyorlar a beynini siktiğiminin hukukçuları. Kaldı ki adam kendinin ve ekürilerinin soruşturulmasına izin verir mi? Be hey mallar! Bilal in devlete nisbet edilecek bir sıfatı mı varda savcı çağırınca gitmiyor, gönderilmiyor? Evet ak trollerin ebedi trolünün Avrupa'ya sorduğu bir soru vardı ' Türkiye gukuk devleti mi?' Diye. Sen yaptın sen, cümle aleme rezil ettiniz ya bizi, milletin ALIN terini çaldınız ya utanmadan, Hırsızı yolsuzu akladınız ya, hakkımız haram olsun. Kürde memleketi peşkeş çektiniz ya, müslümanları ve inançlarını kullanarak Münafıklık yaptınız ya, Allah sizden bunların Hesabını soracak. işte bu kezbanlardan bir kezban olan hatemi, sende bunlara ortaksın. Yüce Divan darbe ya size göre, hak divanında ağızlar mühürlenince görecez sizi o vakit. Haydi Uğurlar ola.
kendisini dinlerken insanı sinirden küplere bindiren, her devrin çakma aydınıdır. bir bakıma nazlı ılıcak'ın sirkeci şubesidir.
kadın kocasının tam anlamıyla zıt kutbu. kocası ne kadar efendiyse bu kadın o kadar azgın; kocası ne kadar sakinse bu kadın o kadar saldırgan, kocası ne kadar saygı uyandırıyorsa bu kadın o kadar nefret uyandırıyor.
tv programlarında sürekli carcarcar konuşarak çingene mahallelerindeki sıradan bir kadın kavgası mı; yoksa bir tartışma programı mı izlediğinizi şaşırmanız gayet doğaldır.
kadın, özellikle türklük konularında en az bir pkklı kadar nefret yüklü. en basitinden türk adını, türk bayrağını görünce bile kırmızı görmüş boğa gibi kudurup carcarcara başlar. bir konuda fikir mi beyan ediyor; at yarışı mı anlatıyor ayırt etmek güçtür. türk'ün karşısındaki kimse kezboş onu tutar; pkk konusunda kürt olur, sözde soykırım konusunda ermeni olur, 12 mil konusunda azılı bir yonan kesilir. bu kadar nefretin arkasında basit bir cehalet; ya da ideoloji olamaz. yukarıda bir yazar bahsetmiş, ona hak vermemek elde değil; kesinlikle bu kadının ingiliz istihbarat teşkilatı sis; yada namı-ı diğer emaysiks ile bir ilişkisi olmalı.
türkiye'de türk bayrağı asılmasının bir tahrik unsuru olduğunu söyleyebilen biri varsa onun yüzüne tükürmek gerekir.
dün gece beyaz tv'de bir devlet kendi dağını bombalar mı? güneydoğu'da toplu mezarlar çıkıyor, çocukları askere gönderiyoruz, diğer çocuklarımızı öldürsünler tarzı abuk cümleler kurarak demogojinin doruklarına çıkmış hatemi'dir. aynı hatemi'den maalesef sağlık hizmeti vermek için oralara gelmiş, doktorlar, ebeler, hemşireler öldürülür mü? yol, köprü, baraj vs. yapmak için gelmiş mühendisler öldürülür mü tarzı cümleler duyamıyoruz. sorununun çözümünde devletin asker göndermeyerek, operasyon yapmayarak terör örgütünü tasviye etmesi gibi bir beklentiye sahip olan bu hukukçu hanımefendi, meşru kuvvet kullanma yetkisine sahip devletin egemenlik alanı içerisindeki topraklarda silahla gezip mayın döşeyen, kamplar kuran, yol kesen, adam öldüren, pusu kuran bir terör örgütünü neredeyse yok sayarken, henüz varlığı ispat edilememiş "ergenekon terör örgütünü" her şeyin müsebbibi olarak zikretmesi de hukuki açıdan takdire şayandır doğrusu.
mahalle karısı ağzından bir adım öteye gidemeyen, karşıt görüşlere tahamüllü olmayan ve her daim cırtlak sesini yükselterek üste çıkmaya çalışan biri. ayrıca sinirinin önüne bir türlü geçemediği için bu akşam katıldığı bir tv programında yine karşıt görüşte birine "yalancısın" demiştir. halbuki söylenen şeyin yalan olmakla uzaktan yakından alakası yoktur. belki bilgi eksikliği olabilir, dil sürçmesi olabilir (tabi kimin eksik bilgi donanımına sahip olduğu da tartışılır) ama yalancısın demek tahammülsüzlüğün bu kadarına tekabül eder herhalde.
hanım efendinin bir başka dumur etkisi yaratacak hadisesi de şudur: "ben kimsenin avukatlığını yapmıyorum, olaya birilerinin savunmak için girmiyorum, tamamen objektif yaklaşıyorum" diyen bir profesöre aynen şunu söylemiştir: "ne yani, avukatlık kötü birşey midir?" yahu ne alakası var avukatlığın kötü birşey olmasıyla. bu söylenenden "avukatlık mesleğine kötü demek istedi" diye bir sonuç çıkardıysa, hanım efendinin kesinlikle mesleğiyle ilgili eziklik psikolojisi var, zira yarası olan gocunur diye de bir atasözü var.
2 kasım 1950 yılında Zincirlikuyu'da Şahver ve Ali Demirci çiftinin kızı olarak doğdu. Nişantaşı Kız Lisesi'nin ardından istanbul Hukuk Fakültesi'ne kayıt oldu. Buradan mezun olduktan sonra da, yine aynı okulda doktora yaptı. 26 Ağustos 1972'de Hüseyin Hatemi ile evlendi. 1973'te oğulları Mehmet Ali dünyaya geldi. Fotoğraf çekmek, ebru yapmak, tespih ve resim koleksiyonu yapmak hobileri arasındadır. "Bu ülkede Kürt ve azınlık olmadığım için şükrediyorum" şeklinde çıkışları vardır. Katolik, Ortodoks ve Süryani cemaatlerinin kurumsal, Patrik Bartholomeos'un kişisel avukatıdır. Papa 2. Jean Paul'ün davetlisi olarak Vatikan'a gitti. Türk siyasi hayatında tarihi davalardan biri olarak kabul edilen başbakan Tayyip Erdoğan'ın Siirt'te okuduğu şiirin ardından başlayan yargı sürecinde yine ön saftaydı. Hrant Dink cinayetinin ardından açılan davasa eşi rakel Dink'in avukatlığını da üstlendi.