Bin yılı aşkın zamandan beri Kerkük'te yaşayan Türkmenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Kürtler'in baskıcı tavrı, Saddam'ı mumla aratıyor.
Yıktılar kalamızı, sürdüler balamızı, daha can boğazdayken çektiler salamızı, can Kerkük canan Kerkük, her söze kanan Kerkük, kalıpdı yardan uzak, mum kimin yanan Kerkük... Bin yılı aşkın zamandan beri Kerkük'te yaşayan Türkmenler, bu meşhur türkülerini son zamanlarda daha fazla söyler oldu. Kuzey Irak Kürt yönetimi, siyasi varlığı ile Orta Doğu'da resmen yer edinirken, Kerkük bilmecesi girift bir hal almış görünüyor. Gün aşırı patlayan bombalar, bitmeyen terör saldırıları, bürokratik baskılar, siyasi kavgalar, ekonomik elverişsizlik sebebiyle onbinlerce Türkmen, ülkesini terk ediyor. Barzani'nin yerleşim bölgesi ilan ettiği yeni Kürt mahalleri, gerilen siyasi atmosfer, Kerkük'te yağmalanan tarihi eserler gibi birçok vakayı incelemek üzere soluğu Kerkük'te alıyoruz. Şehre giriş ve çıkış oldukça zahmetli. Belki de son günlerdeki durumun vehameti, Kürt ya da Arap emniyet birimlerini hareket geçirmiş durumda. Kontrol noktalarına geldiğinizde, namlular doğruluyor üzerinize. Peşmergeler tarafından araçlar didik didik aranıyor. Yabancılar uzun uzun sorgulanıyor. Özellikle Araplara ve Türkmenlere yapılan muameleyi görünce dudak ısırıyoruz. Saddam'ın Kürt halkına uyguladığı baskısının acısını, Kürt asayişi çıkarıyor gibi
Bizi taşıyan aracımızın bütün kapıları açılıyor. Valizlerimiz yerlere atılıyor. K9 köpekleri çantaların içini didik ediyor. Artık Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinin Irak'tan bağımsız bir ülke olduğunu giriş ve çıkışlarda daha iyi anlıyoruz, sert muamele karşısında. Peşmergelerin anlam veremediğiniz kızgınlığı, "sizin yüzünüze bakmadan yanınızdaki Türkmen rehberi azarlarken gösterdiği "israil polisi tavırları"na sabrediyoruz. Gördüğünüz muamele, Gelinim sana söylüyorum tavrını akla getiriyor. Türk pasaportunu gösteriyoruz. Te viza Erbile heye? (Erbil vizen var mı?) sorusuyla karşılaşıyoruz. Çok da Kürtçe bilmesek de Bele deyip geçiyoruz. Pasaport kontrolü bile 20 dakika sürüyor. Nihayet Kerkük'e giriyoruz.
Şehirde Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasındaki gerginlik had safhada. Irak'ta sadece 2013 yılında çeşitli bölgelerde yaşanan patlamalarda 6 bin kişinin hayatını kaybetmesi göz önüne alınınca, Kerkük Irak'ın tutuşmuş fitili gibi görünüyor.
Irak, Türk vatandaşlarına zoraki Bağdat vizesi verirken, Erbil Havalimanı'nda giriş yaparken aldığımız Erbil Vizesiyle 'Kürdistan'a giriş yapıyoruz. Bu vize; Erbil, Süleymaniye, Kerkük'ün kuzey mahalleri ve Dohuk'ta geçerli. Bağdat, Musul, Basra, Selahaddin gibi bölgelerde Irak polisininin Bağdat vizen var mı? sorusuna muhatap oluyorsunuz. Kerkük'ün kuzeyinde peşmergeler, güneyinde ise Bağdat polisleriyle karşı karşıya geliyorsunuz.
Bin yılı aşkın zamandan beri Kerkük'te yaşayan Türkmenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Kimi Almanya ve ABD'ye kimi Türkiye'ye göçüyor. Irak'ın genelinde 3 milyonu geçen Türkmen nüfusu, savaş ve terör sebebiyle 1 milyona kadar geriledi. Kerkük de Irak'ın geneliyle aynı kaderi paylaşıyor. Saddam Hüseyin, 1981 ve 1997'de Türkmenleri tehcir edip yerlerine Filistinli ve Arap göçmenleri yerleştirmişti. 2003'teki savaş öncesi Kerkük'ün nüfusu 830 bindi. Türkmen nüfusunun o dönemde 500 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Irak savaşı sonrası, Barzani ve Talabani'nin çağrıları sonrası Kürtler'in gelişiyle Kerkük'ün nüfusu 1 milyon 600 bine kadar yükseldi. Yıllardır nüfus sayımı ve referandum yapılamayan şehirde Türkmen nüfusu 246 bine geriledi. Kürt nüfusu 2003'te 200 bin kişiyken şimdi Kerkük nüfusunun yüzde 70'ini oluşturuyor. Kalan Türkmenler, 3 siyasi parti arasında bölünmüş. Kürt lider Barzani, Arapların ve Türkmenlerin direnç noktalarını iyi biliyor. Kerkük'e bedava konutlar yaptırıyor. Farklı bölgelerden getirdiği Kürtleri bölgeye yerleştiriyor. Bu mahallelerden birkaç kare zor çekiyoruz. Çünkü makinayı kaldırdığımız anda, köprü altlarına, mahalle kenarlarına yerleştirilen polislerin sert ikazlarıyla karşılaşıyoruz.
Bölgedeki Türkmen liderleri Kürtlerin sert tavrından ve bürokrasideki engellerinden oldukça rahatsız. Bir Türkmen lider, "Saddam'dan daha kötüsünün olabileceğine ihtimal vermemiştik fakat yanılmışız. Kürtler, kendilerine zulmeden diktatör gibi davranmaya başladı. Şunu bilmeliler ki; bizi buradan kimse çıkaramaz. Kürtler, petrol kaynaklarına el koyarak uluslararası bir tanınma peşinde. Asla başaramayacaklar. Şu şehirde yıllardır bir arada yaşayan insanlarla bir meselemiz yok. Ancak şehre yeni akın edenlerin istilasından rahatsızız. Kapıları çalarak, kendi mallarıymış gibi evlerimizi istiyorlar. Bunlar Kürt siyasi partilerince görevlendirilmiş kişiler diyor.
Zengin petrol yataklarına ev sahipliği yapan Kerkük'ü bekleyen tehlike sadece Kürtler, Araplar ve Türkmenler arasındaki siyasi gerginlik değil. Şii ve Sünni ayırımı yavaş yavaş doruğa çıkıyor. Türkmenler bile kendi arasında gruplara ayrılmış vaziyette. Her yanından petrolün fışkırdığı verimli topraklarda bir nebze bile huzur yok.
bu yazıyı türkiye gazetesinde gördüm. ilk başta gazeteyi hacklemişler sandım. çünkü işleri güçleri suriye, mısır, filistin ve kürt yalakalığı olan gazete noldu da biranda türk kardeşlerimizi hatırladı?
amerika'nın ırak işgalinden sonra kürtlerin birden bire yoğun şekilde göç ettiği şehir.
kamyonetlerin arkasında binlerce kürt'ün kerkük'e girişleri ve ilk iş nüfus dairesine girip belgeleri harap etmeleri ileri gelen haber organlarında günlerce gösterilmişti.
türkmen kardeşlerimizin yoğun olarak yaşadığı, çok ama çok güzel türküleri olan şehir. abdurrahman kızılay, abdulvahit kuzecioğlu ve yaşayan usta mehmet özbek bu türkülerin derlenip repertuvara kazandırılmasında önemli emek sahibidirler.
'yar dayansın sineme yar dayansın men düştüm aşk oduna tutuşsun yar da yansın.'
Bu, "Mum kimin (gibi) yanan Kerkük!" bir zamanlar sevgi kokan, kültür ve edebiyat simgesi olan bir şehir iken artık "ateş kimin (gibi) yanmaktadır!", çölden kaçan, dağdan inen herkes "burası benimdir!" demek cesaretini göstermeye başladı!
Cehaletin vermiş olduğu cesarete bak !!!!
Kerkük her zaman üvey evlat bile olamadı. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır diyerek sadece Filistine feryat edenler için Kerkükte yaşatılanlar asla zulüm gibi görülmedi. Oysa Dinin içinde zulmün tarifi aynı olmalı, velev ki dinin tarifi de aynı ise.
Kerkük'e sahip çıkmayanların, Gazze'den dem vurmaya hakları yoktur!..
taaa anasının nikahındaki arakanlara ağlayan, filistin için bir taraflarını yırtan sahtekarların kerkük ve dolaylarında yapıla gelen türkmen katliamlarına sessiz kaldığı şehirdir.