sağır oda isimli dizide işlenmişti bu konu. Türkmen çocuklarının okuluna bomba bırakıyordu şerefsiz peşmergeler. benimde gözyaşlarımı tutamayışıma sebep olmuştu ayrıca.
14 temmuz 1959 ırak türkmenlerine karşı barzani'ye bağlı bazı kürt gruplarının gerçekleştirdiği katliamdır.
bu katliamı ilk red hack twitter hesabından paylaşılınca duymuştum. tabii türk soylarına yapılan bir katliam olduğu için katliamın içeriğine ulaşmak oldukça zordur.
dip: ülkücü yahut faşist değil aksine solcuyum ama ne yazıkki orta doğu'nun lanetlenmiş ırkı olmaktan utanıyorum, türk soyunu bu hale getiren namussuzlar utansın dediğinizi duyar gibiyim.
farklı bir x sözlüğünden alıntı olarak katliamın özeti şöyledir:
1958'in 22 ekiminde barzani kerkük'ten büyük nümayişlerle geçerek süleymaniye'ye gidiyor. dönüşünde (24 ekim) peşine taktığı yüzlerce kürt büyük taşkınlıklar içinde önlerine gelen türk'e hakaret ederek yer yer hadiseler çıkarıyorlar. gösteriler ve nümayişler yaparak (kerkük'ü terk edin! kerkük bizimdir) diye bağırıyorlar. bu hakaret ve gösteriler türklerin sabrını taşırmış ve yer yer müdahale ve karşı koymalar olmuştur. aynı günün gecesi barzani bir evde diğer kürt ileri gelenleri toplayarak plân yapıyor ve talimatlar veriyor. ertesi gün de yine gösteri ve nümayişler yaparak barzani'yi bağdat'a uğurluyorlar. bu silahlı nümayişciler hava alanından dönüşlerinde yeniden hadiseler çıkarıyorlar. büyük kavgalar oluyor ve kendilerine bu şımarıklıkların hesabı tabii sorulmuyor.
türklere ait mağazalar tahrip ve yağma ediliyor. türkçe tabelalar indiriliyor. (kerkük kürtlerindir) gibi dövizlerle ve sokaklarda savrulan naralarla sarkıntılık, barbarlık akşama kadar sürüyor. hadiselerin ağır darbesine dayanamayan kerkük garnizon komutanı irak türklerine mensup binbaşı hidayet aslan bey kalp krizi geçirerek vefat ediyor. çok muhteşem ve onbinlerce insanın katıldığı bir cenaze töreni yapılıyor. mezarlık döşünü bu vakur topluluk aslında her şeyi yapmaya muktedir bir ruh gerilimine ulaştığı halde lider ata bey'in uyarmasıyla sadece ii'nci ordu komutanlığının önüne kadar sessiz protestoda bulunup aynı vekar içinde evlerine dağılıyorlar.
bu iki taraf arasındaki ilk büyük gerilimdir. 8 marta kadar önemli başka bir hadise olmuyor. bu devrenin sükûnet içinde geçmesinin sebebi: barzani'nin hazır lokma sandığı kerkük'ün aslında bir çelik çekirdek olduğunu anlamasıdır. plânı şimdi daha büyük bir hazırlıktan sonra hükümetin tam desteğini alarak yapmayı tasarlamaktadır.
8 martta kasım iktidarına karşı musul'da yarbay şevvaf (arap milliyetçisi) ayaklanıyor ve çok kanlı bir şekilde bu ayaklanma bastırılıyor bu arada kerkük ii'inci ordu kumandanı general tabakcalı (türk asıllı) ihtilale iştirak bahanesiyle tevkif ediliyor ve yerine barzani plânına göz yumacak ve hatta iştirak edecek olan albay davut el cenabi tayin ediliyor. cenabi derhal maharetini gösteriyor. ilk işi olarak garnizonda ne kadar türk subay, asker ve memur varsa hepsini irak'ın diğer bölgelerine sürgün ediyor. bir kısmını da türlü bahanelerle hapsederek işkence ediyor. tam bir terör havası içinde bu baskı haziran ayı ortasına kadar 3 ay devam ediyor. ayrıca, bu üç ay türklere kan kusturulduğu devredir.
bu dönemde türkçe yayınlanan gazetelerin çıkışını yasaklandı. böylece beşir" afak ve belediyenin türkçe olarak yayınladığı "kerkük" gazetesinin yayınına son verilmişti.
bu gazetelerin başyazarları ve idarecileri işe onlarca avukat, doktor ve işadamının sürgüne gönderilmesi ve güney vilayetlerinde göz hapsinde tutulmaları kararlaştırıldı. bu plan uygulandıktan sonra canabi,nin özel emriyle sadece türkmenlere ait konut ve iş yerlerine baskınlar düzenlenerek silah araması yapıldı. en ufak bir silah parçasının bulunduğu evlerin aile reisleri hemen tutuklanarak sürgüne veya hapse gönderildi. böylece türkmenlerin tamamen silahtan arındırılmaları ve kendilerini savunacak en ufak bir imkana sahip olmamaları temin edildi.
bazı kürt yayınları ve gizli bildirileri türkmenlerin ve arapların kışkırtılmalarını açıkça istemekteydi. bu bildiri ve yayınların bir bölümü emniyet müdürlüklerinin eline de geçmekte geçikmedi. bunlar gereken raporlar eşliğinde başbakan abdul-kerim kasım ve genel askeri hükümdara iletildiyse de göz ardı edilip üzerinde durulmadı.
14 temmuz 1959 tarihinde darbenin ilk yıldönümü münasebetiyle kutlama hazırlıkları yapılıyordu. türkmenlerin bürokrat ve mesleki sendikalar mensuplarından olan doktorlar, avukatlar, memurlar ve işçiler bir hazırlık komitesinin düzenlediği resmi geçite katılacaktı. şehrin etnik konumu dolayısıyla bu resmi geçite de katılanların çoğunluğu haliyle türkmenlerden oluşuyordu.
resmi geçite katılmakta olan türkmen vatandaşların esnafı, gençleri ve öğrencileri bir halk gösterisi düzenleyerek resmi kutlamaları zenginleştirmek istediler.
resmi yürüyüşe katılanlar büyük çarşının giriş noktasındaki eski köprüye varıp korya semtinde atlas caddesi istikametin doğru köprüden geçmeye başladılar.
bu arada halk yürüyüşü de mecidiye caddesinin sonlarına varmış, tam polis müdürlüğünün önündeki meydandan kıvrılıp atlas caddesine geçecek ve resmi yürüyüşe katılmaya hazırlanıyordu. tam bu zamanlamada ve resmi yürüyüşün öncüleri garbiye orta okulu hizasını geçip 14 temmuz kahvesinin önüne gelmişti ki bir el ateş edildi, arkasından hemen otomatik silahların ateş kustuğu duyuldu. ve sonradan planlanmış olduğu sabit olduğu üzere ellerinde döviz taşıyanların bir kısmı dövizleri yere atarak otomatik silahlarını çıkararak ateş etmeye başladılar. ilk beş dakika içinde 14 temmuz kahvesi basıldı. o arada olup bitenlerden habersiz olarak kutlamalara katılanlara su ve içecek dağıtmı ikramını yapan kahve sahibi ve kerkükün has evlatlarından olan osman hıdır hunharca katledildi.
hemen sokağa çıkma yasağı anonsları devreye sokularak insanların evlerine kapanmaları sağlandı. ancak sokağa çıkma yasağına tabi olmayan ölüm ekipleri sokakları dolaşıyor ve ölüm saçıyordu. tam orta çağlarda yaşanan bir manzaraya uygun olarak şehir üç gün boyunca yağmaya tabi tutuldu. bu arada daha önceden tesbit edilen evlere yıldırım baskılar düzenlenerek türkmenlerin lider kadrosunun tasfiyesi planı işleme kondu.
bir sene önce bağdat'da yaşanan facia tekrar yaşanıyor, türkmenlerin aydın kesiminden ve memleket ruhuyla kalbi çarpan esnaf ve gençlerden ele geçen hemen akla alınmaz yöntemlerle öldürülüyor, onunla da kalmayıp cesetleri sokaklarda sürüklenerek arabaların arkasına takılıyor veya elektirik direklerine asılıyordu.
türkmenlere ait bütün işyerleri kundaklanarak yağma ediliyor, başta atlas ve alemeyn sinamaları olarak sinama binaları havan toplarıyla çökertiliyordu. şehrin etrafına çember vurulmuş şehre giriş-çıkışlar yasaklanarak dışarıdan bir yardım veya desteğin gelmesi önleniyordu. ancak bu kuşatmayı yaran emekli general abdullah abdurrahman bağdada ulaşmayı başarıyor ve bu çileli şehrin perişan halini bütün çıplağıyla başbakan kasıma anlatıyordu.
sonradan yazılan kitaplardan anlaşıldığına göre ikinci tümen komutanı general mahmut abdul-razzak da bu kuşatmadan nasibini almış göz hapsinde tutuluyordu, bir ara başbakanı arayıp yardım istemiş, kasım da bir piyade alayı göndereceğini vadetmişti. ancak bu yardım katliamın üçüncü gününün sonunda ve planlanan uygulama bittikten sonra ulaşabildi.
kerkükte hüküm süren belirsizlikler arasında her tarafta yangınlar yükseliyordu. bu arada tümen komutanlığı petrol şirketini arıyarak yardım istemiş, ancak gönderilen itfaiye araçları da yakılarak görevlerini tamamlamaktan alıkonmuşlardı.
tümen komutanlığı başka bir girişimde bulunmuş ve hastane müdürlüğünü arıyarak sürüklenip tümen komutanlığı binası yakınında asılan cesetlerin indirilmesi ve defnedilmesini talep etmiş, ancak gönderilen ambulanslar da kundaklanarak bu uğraşları önlenmiş, böylece asılı cesetler temmuz sıcağında üç gün boyunca asılı kalmıştı.
Yıllar önce, Barzani itinin ve onun köpeği olan kürdoların yaptığı katliamdır. Soydaşlarıma rahmet diliyorum. Katledilen Türk olunca herkes sus pus olur zaten. Alıştık buna..
hadi ırak'ı, suriye'yi, filistin'i anlarım. türklerin karşısında kim olursa onu tutar bu ar*plar da, türkiye'deki bu k*rt sevicilere ne diyeceğiz? mk k*rtleri.