enteresan adamdı, bira isterken arjantini bara vuruşunu görseniz barmeni dövmeye geldi sanırdınız,Hendrix'le çaldımı muamma yanıt vermezdi ama iyi adamdı.
blue blues band in eski elemanı, türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi müzisyenlerinden biri, jimi hendrixle çalmış olan, her türlü enstürmanı virtüöz düzeyde çalabilen muhteşem insandı. dünya çapındaki bir müzisyene kadıköyde ucuz bir otel odasında veda etmemizde bizim için büyük bir kara leke olarak kalmıştır.
rahmetli yavuz çetinle yeni mahalle mezarlığında yatmaktadır...daha önce okuduğum şeylere göre çok fazla göz temasından hoşlanmaz,birden ne bakıyorsun diyip yada baget fırlatan insandır...oğlunun yazmış olduğu bir yazıyı beni hep etkiler..başlık:ölümle varolan babama....
Bu hayata geldim bir senin yüzünü göremedim
Bu hayatta bir seninle konuşamazdım
Senin yokluğunu içime gömerek yaşadım
Tam 12 yıl boyunca
Senden yollarca uzakta...
Bir kez baba diyemedim
Baba demenin ne olduğunu bilemedim
Ama her zaman içimde avuttum ki kendimi
Bir babam var ve sonuçta hayatta diye...
Sen kendini o kadar mahvettin ki
Biz aldık en son ölüm haberini
O kadar insanlardan uzaklaştın ki
Öğrendin zamanla iyiliği
Ama artık vakit geçti...
Senden bir "oğlum" duymak isterdim
Bir bağırışını dinlemek
Bir şefkatini görmeyi çok isterdim
Yanımda da olsan uzakta da
Ama sonuçta baba adıyla...
Ben yine uzaktayım senden
Bu sefer yollarca değil düşlerce uzağım
Bu akşam koyarım yastığa başımı
Seni düşünürüm uzun uzun son halini hayal ederek...
Ölümle mi varolmak uyardı sana
Kim senin gibi müzik ustasıydı?
Seni mahveden ruhun mu?
Ölümle varolmadan yaşamda kayboldun önce
Neden baba?...
Hasta olduğunda bile saklamışsın kendini
Çok mu korkuttu hayat seni
Çok mu uzak kıldı bizden kâbuslarla
Özlem neden güç vermedi sana?
Simdi varoldun yeniden hayatıma
Tam 12 yıl sonra
Ölüm haberini alınca
Burada göremiyordun beni ama
Artık umarım görürsün oradan
Ama yine ben seni göremeden
Ama yine sana baba diyemeden...
Rahat ol baba, sen nasıl olursan ol seni daima seveceğim,
Çünkü kimseye baba diyemem seni düşlediğim kadar...
güven erkin erkal'ın "yavuz çetin" belgeselinde izlerken kerim çaplı'yı , ancak şunu söyleyebildim : bir insan 6-7 sene de bu kadar çökebilir mi ? gözlerime inanamadım. alkol ve uyuşturucu bitirmişti onu. keşke daha çok dinleyebilseydik o müzik dehasını.
2 Kasım Salı günü, 55 yaşında bir müzisyen, sessiz sedasız bu hayattan çekildi. Adını çok az kişi biliyordu ama bilenler için, Kerim Çaplı, bir dâhiydi. Davul, gitar ve klavyede virtüözdü. Vokalde de tüm yeteneğini gösterirdi. Çaplı'nın parlak başlayan hayatı, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkları nedeniyle parlaklığını yitirerek sona ermişti. Çaplı'yı tanıyanlar, onun yeteneğinin Türkiye'de başka kimsede olmadığı konusunda hemfikirler. Bir de karmaşık bir insan olduğu konusunda...
Kerim Çaplı, 17 Ocak 1949'da izmir Karşıyaka'da doğar. Piyanist Erdoğan Çaplı ve opera sanatçısı Azra Gün'ün oğludur. Çaplı, babasıyla birlikte, 1955'te ABD'ye taşınır. Erdoğan Çaplı ya da New York'ta (Rochester) bilinen adıyla 'Piano Pasha', ünlü Crescent Beach Hotel'de piyano çalmaktadır. O sıralarda 15 yaşında olan Kerim Çaplı'nın, babasıyla davul çaldığı ve çok yetenekli olduğu kulaktan kulağa yayılmıştır. Beatles şarkıları cover'layan Groop Ltd. adında bir grubu olan 17 yaşındaki Jake Gerber, Çaplı'ya birlikte çalmayı teklif eder. Beatles'a hayran olan Çaplı teklifi kabul eder. Davul çalmanın yanı sıra vokal da yapabileceğini söylediğinde, Gerber onu pek ciddiye almaz. Fakat çalmak için bir araya geldiklerinde işler değişir. Çaplı, herkesi hayretler içinde bırakır.
Kuzey New York'ta yavaş yavaş popüler olmaya başlayan Groop Ltd.'ın başarı grafiği, Çaplı'nın da katılımıyla hızla yükselmektedir. 1964 yazında Çaplı ve Gerber'ın yazdığı iki şarkıdan oluşan bir albüm yayımlarlar. Ciddi bir başarı kazanırlar. Şarkılar, listelere girer, grup televizyon programlarına çıkar. Bu arada Erdoğan Çaplı, oğlunu kontrol altına alamamaktadır. Gerber'ın anne ve babası Çaplı'nın kendileriyle kalmasını önerir. Çaplı, liseyi bırakır ve Gerber'la birlikte yaşamaya başlar. 1965'in sonuna doğru, grup içinde problemler yaşanmaya başlar. Gerber ve Çaplı, kardeş gibi olmalarına rağmen, çok da kavga etmektedir. 1966 ortalarında grup dağılır. Çaplı, bir süre The Heard'de çalar, daha sonra Kaliforniya'ya taşınır ve Sundowners adlı gruba katılır. 1967 yazında, Monkees'in alt grubu olarak turneye çıkarlar. O dönem, ingiltere'de Beatles neyse, Amerika'da da Monkees odur. Bir gün Jake Gerber'a, Çaplı'dan bir telefon gelir. Çaplı, grubuyla birlikte Rochester'a geldiğini ve onunla buluşmak istediğini söylemektedir. Holiday Inn'e giden Gerber, inanılmaz bir kalabalıkla karşılaşır. Grupla ve Monkees'le tanışır. Çaplı, Gerber'a kendileri gibi Monkees'in alt grubu olan ama birkaç gün önce işine son verilen çok iyi bir gitaristi kaçırdığını söyler. Gitaristin adı Jimi Hendrix'tir. Çaplı'ya göre, Hendrix'in atılma sebebi, olağanüstü çalması ve Monkees'den sahne çalmasıdır.
Çaplı, Monkees'in kayıtlarında davul çalar. Bu sıralarda babasını kaybeder. 1969'da, bir gün ortadan kaybolur. Herkes, intihar ettiğini ya da vurulduğunu düşünmektedir. Oysa Türkiye'ye dönmüştür.
1. insanların kapısını çalıp çalıp kaçardı.
2. şakalaşıp durdu gökyüzüyle suyu saymayı denedi.
3. birilerinden saklanırken ağaç taklidi yapardı.
4. bir sürü palavracı ve dalkavuk tanıdı çeşitli unvan sahibi.
5. sırtını duvarlara yaslardı, hiç korkmazdı.
6. çok uykusuz kaldı ve hiç pişman olmadı.
7. büyük amcasından miras kalan içkileri içti.
8. tuzlu fıstıktan önemli bir şey yoktur! diye bilirdi.
9. yeraltı ırmaklarının sesini dinledi.
10. yaşamayı beylerbeyi çakarından öğrendi.
11. çalardı davulunu renkli sağlam uzun aksak. (alıntı)
kadıköy shaft' da çalarken büyük bir saygı ve dikkatle dinlenen güzel ve asabi adam..onu sahnede görebilmenin bir ayrıcalık olduğunu düşünmüşümdür hep nedense. orada yüzün asık olmasın..
yavuz çetin karim çaplı ve batu mutlugil ile oluşturulan blue blues band grubunun esas oğlanlarından birisi.
yaşantısı, kariyeri ve ölümü ile müzik tarihine damga vurmuş birisiydi kerim. yavuz gibi yaşasaydı çok farklı olurdu cümlesini emin bir şekilde kurabileceğimiz bir sanat becerisi vardı.