hollanda'da birazda arkadaslarin israri ile girdigim yerdir. amacim almak degil, sadece gormekti. ama gorduklerim beni derinden vurdu. bir suru kucuk odalar, hepsinin on yuzu cam. bildigin vitrin yani. hepsinin icinde bir kiz. kendine gore seksi giyinmis, ince coraplar, topuklu ayakkabilar, ince bir ust ve kipkirmizi isiklar.
kizlardan birinin kapisini caldim, kiz kapiyi guler yuzle acti. ama gozleri gulmuyordu, sadece agzi. melek gibi bir yuz, kocaman mavi gozler, deseki falanca bankanin muduresiyim inanicam. oylece baktim, nasilsin diye sordum. konusmaya basladik. nereli oldugumu soylemedim,sadece havadan sudan konustuk. konusmamizin bir yerinde uzun suredir hollanda'da yasayan bir turkle ciktigini, bu cocugun bir cep telefonu dukkani acma hayali oldugunu ve bunun icin para gerektigini ve bu parayi biriktirmek icin 3 ayligina erkek arkadasinin tesvikiyle burda calistigini soyledi. tesekkur ettim kucuk sohbet icin, iyi sanslar dileyip ayrildim.
az ileride ufak tefek tatli bir kiz. yine kapisini caliyorum. donuk bakislarla fakat guler bir yuzle aciyor kapiyi. muhabbet basliyor. ogreniyorumki bir turk adamdan iki tane cocugu varmis, kocasi olacak turk adam hic para vermiyormus ve bu iki cocuga bakmak icin mecburen orda calisiyormus.
bitmedi ! ertesi gun yine benzer bir muhabbet bir baska kader mahkumuyla. bu defa turk oldugumu soyluyorum. benimle gayet guzel turkce konusmaya basliyor ! turkceyi nasil ogrendigini sorunca, erkek arkadasinin turk oldugunu soyluyor.
ben sokla bok arasi gidip geliyorum...zaten oyle bir ortamda olmak beni gerdi, birde ustune bu turk erkek arkadas ve koca hikayeleride iyice tadsizlastirdi beni.
iste arkadaslar, bu kerhaneler biz erkekler tarafindan doldurulmus kader mahkumlarinin calistigi kutsal mekanlardir. allah hepsini kurtarsin ve kimseyi turk erkeklerinin eline dusurmesin !
lisede bir tanidigimin iceri girerken paso gostermesi sonucu bekcinin "otobus mu ulan burasi" diye tersledigi ve bizimkinin tirsip siftah yapmadan geri geldigi mekan.
farsça'dan osmanlıca'ya geçmiş; ker: kuvvet,kudret ve hane: ev sözcüklerinin birleşimi ile oluşmuş; "kuvvet evi" anlamında bileşik isimdir. farsça'dan aynen alındığından doğru yazılışının da; kerhane olması gerekir.
gitmedim, bilmiyorum ama michel foucault okurken hep anaerkil bir toplum olsa ve kerhanede erkekler kadınlarla yer değiştirse, yani oraya gidenler kadınlar olsa nasıl olurdu diye düşünmüşümdür. çok acayip bir düşünce yani biliyorum ama kendisi bir eşcinsel olan ve bizzat kerhane ortamları hakkında görüşlerini dillendiren fuko öyle acayip bir hayal canlandırmıştır gözümde.
(içeride erkekler dal ta.şşak otururup müşteri beklerken kapıdan girilir)
-- oo hoşgeldiniz nuray hanım, kaç zamandır gelmiyordunuz?
++ ya iş güç işte koraycım napalım. özledim len seni..
(bkz: çok enteresan)
asla ölmeyen ve ölmeyecek olan seks sektörünün kontrol altında tutulduğu işletmedir. kapatılması halinde ise aynı sektör sokak aralarına belki de kapınızın önüne yerleşeceğinden geçerliliği daha uzuuuun yıllar sürecektir.
kadinlarin hicbir zaman düsmemesi gereken, insanligin en ucuzladigi yerlerden birisidir. insanin-benim- gittigimde icim sizlamisti. insan kafasindaki "olm onlar da insan yaw" düsüncesiyle oraya gidemez, giderse yapamaz,ama o düsüncede de olmazsa, iste o zaman, insan insan olmaktan cikip bir hayvan olur.
kerhane iste böyle insanin vicdaninin oldukca gür bir sesi oldugunu hissettigi bir yerdir. insanin vicdani, sen onu orada büyük bir katilikla sustururken, konusmaya basladigi yerde adama gene baslar söylenmeye, bu sefer vidan kardes agzini da bozar "sen de insan misin len?"der adama "sen yani simdi s.kinin usagi olan bir hayvandan farkli misin?!" der adama....eeee adam vicdani ona böyle sorular sorunca vicdanina ne cevap verir, iste orasi kisiye kalmistir.
ben o ilk gittigimde vicdanima "tamam be bagirma, cikiyoruz iste " demistim. simdi de bana vicdanim " olm bak bana hala kiziyorsun, ama inan ki sen dogrusunu yaptin !" diyor...bu da böyle yani...