peygamberimiz hz. muhammed'in torunu olan hz. hüseyin in 62 yandaşı ile beraber öldürüldüğü yerdir.
iki ordu * saf tutarak direk savaşa girmektense bedir savaşındaki gibi iki tarafan da çıkan cengaverlerin insanlar önünde savaşmasıyla sonuca gitmişlerdir.
hz. hüseyin ve ashabının tamamen öldürülmüştür. bu savaştan önce hz. hüseyin ve ashabı susuz bırakılmış ve halsiz düşmüştür. hz. hüseyin in muaviye oğlu yezid e biat etmeyi reddetmesi nedeniyle meydana gelmiştir. bu olay yüzünden yezid ismi gümüzde kötülük, çirkinlik olarak kullanılmaktadır.
sıra sıra çıka erlerden geriye kalan son ikisi hz hüseyin ve oğlu ali ekber dir. ya baba oğlu önünde ölecek ya da oğul babasının önünde.
en son hz. hüseyin 33 mızrak ve kılıç darbesi ile yaralanır.
kimse 34. yü vuramaz.
çünkü o peygamberin torunudur.
hz. hüseyin öldürüldükten sonra kesik başı yezid e sunulur. yezid de kesik başla asası ile oynar. o sırada eğitmeni ağlayarak "ya yezid. seni bunca sene yetiştirdim. ama dikkatli olasın. o oynadığın başı peygamber efendimiz defalarca öpmüştür." der.
kerbela susuzluk demektir. çoraklık demektir. yalnızlık demektir. ayrılık demektir. göz yaşı demek, acı demektir.
bir damla su verin dedi.
yok diyorlardı
isyan etti Hüseyin
komutanla konuşurken
Allahtan korkun dedi.
şu fırat ve dicleden Yahudiler Hristiyanlar su içiyorlar..
siz peygamber torunlarına Bir damla su vermiyosunuz..
yezid hükümranlığı zamanında yapılmıs en vahsice eylemin yapıldığı yerdir. peygamber in torunlarının ikisi de doğrudan ya da dolaylı* olarak öldürülmüs, hz. hasan ve kerbela nın acısının hatırlanmaması icin emevi hükümdarlar tarafından asure günü kavramı ortaya cıkarılmıstır.
fakat sii ekole mensip mezhep ve tarikatler hala o gününü ve hz. hüseyin in sehit edilisinin yasını tutmaktadır.
hasanım ağu içti, leb-i sükker ah çeker
hüseyin attan düştü, kime şikar ah çeker
nerde kalmış acaba, bak zülfikar ah çeker
ali'nin on bir oğlu, yerde yatar ah çeker
fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker
hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali
medine dağlarında susamla sümbül ağlar
dağlar inim iniler sular sarhoş sel ağlar
cümle kuşlar figanda vah dertli bülbül ağlar
viranede baykuşlar hû çeker yıl yıl ağlar
kerbelaya kulak ver sahra ağlar çöl ağlar
lanet olsun yezid'e şah-u geda kul ağlar
ey mürteza gel yetiş binekte düldül ağlar
hasanım ağu içmiş gözyaşları sel ağlar
kerbela imdat ister gözedirler yol ağlar
hüseyin attan düştü, sahra-i kerbela'ya
cibril kurban haber ver sultan-i enbiyaya
yektir ali tektir ali şahtır ali
ali ali cansın ali
ali ali yar ali
"Göz akıldır, kulak da gönül..
Akıl Hasan'dır.
Gönül de Hüseyin.
Alem sanır ki, Kerbela'da suya hasret can verdi canım Hüseyin'im..
Yok, yok su değil; 'Hak'tı onun istediği..
Haktan vazgeçseydi, Fırat da onun olurdu dicle de.
Ama o "hak" dedi, kevser'i seçti..
Hak yoksa Fırat irin olur, Dicle de zehir;
Hak varsa kevser'i seçersin, ne yanarsın ne de susarsın.."
Hicretin dördüncü yılı.
Birer yıl arayla Medine'de iki doğum,
iki bayram, iki ay parçası...
Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.
Rasûl-üs Sakaleyn'in kokladığı reyhanları
Fatıma't-üz Zehrâ'nın körpecik fidanları
Ali'yi Mürteza'nın eşsiz kahramanları doğuyor.
Cennet gençliğinin iki seyyidi.
Ehl-i Beyt'in ilk nazlı çiçekleri...
iki ay parçası, "merhaba" diyor o incecik sesiyle
isimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle
Siz onlara Allah'ın iki lütfu diyin;
Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.
Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken
Onlar peygamber dizinde büyüdüler
Ve zaten onlar semâda büyüktüler.
Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.
Hasan'la Hüseyin
Birbirlerini yakalama oyununda...Buyurdular;
" Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin'i."
Hz. Ali; " Ya rasulAllah!diyor,
" Hüseyin'den taraf olmanız gerekmez mi?
Hüseyin daha küçük."
Rasulullah buyuruyorlar;
" Baksana! Cebrail de Hüseyin'i tutuyor;
Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor."
Yine birgün,
Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.
Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.
Peygamberimiz, ellerini açıyor;
Tutmak için Hüseyin'i
Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.
Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler serveri.
Bir elini kafasının arkasına,
Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.
Sonra zamana ve mekana sesleniyor;
" Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim!
Allah'ı seven Hüseyin'i sever!
Hüseyin, torunlardan bir torundur."
Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;
Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.
Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.
Kerb-ü beladır!
Orası Kerbeladır!
Hicretin altmış birinci yılı.
Aylardan Muharrem...
Kan renginde fırat.
Kan renginde yakamoz.
Ve dudaklar susuz,
Yürekler susuz...
Kerbelada bir oğul var,
Yoluna oğullar feda.
Bir torun, Kerbelada...
Dedesinden elli yıl uzakta.
Onun gibi bembeyaz giyimli
Bembeyaz yüzlü.
Atının üzerinden sesleniyor
Kalpleri mühürlü olanlara
Merhametten yoksun olanlara;
" Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?
Ben Hz.Muhammed Mustafa'nın torunu değil miyim?
Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?
Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi?"
Kerbelada bir oğul var,
Çevresinde Yeminler ediliyor şehadete.
Ve birbir toprağa düşüyor yiğitler
Ehl-i Beyt'in solan ilk çiçeği Aliyyül Ekber'di.
Sonra sıra sıra soldu civanlar;
Avn b. Abdullah b. Cafer,
Muhammed b. Abdullah b. Cafer,
Abdurrahman b. Akîl,
Cafer b. Akîl...
işte bakın, biri daha yürüyor ölüme;
Hz. Hasan'ın oğlu Kâsım!
Onun da yüzü ay parçası.
Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve pelerin.
Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuş.
Başına bir kılıç iniyor,
Ve " Amca!diyerek yüz üstü düşüyor kerbela'ya.
Kerbela'da bir oğul var
Bir şahin var.
Kucağında üç yaşında bir seyyid;
Adı abdullah!
Ve bir ok, Abdullah'ı boğazından vuruyor
Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor
" Yâ Rab!diyor.
" Bize göklerden yardım etmeyeceksen,
Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et."
Hicretin altmış birinci yılı
Muharrem ayının onu...
Bir şehit var kerbelada
Tam otuz üç mızrak yarası,
Otuz dört kılıç yarası
Ey Muhammed'im nerdesin nerde?
Hüseyinin başı bir yerde; gövdesi bir yerde!
Bu Hz. Zeyneb'in feryadıdır dedesine;
" Ey Muhammed'im! Ey Muhammed'im!
Sana göklerdeki melekler salatü selam getiriyorlar.
Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde
Tozlara, topraklara, kanlara bulanmış,
Azaları kesilmiş yatıyor.
Ey Muhammedim! senin kızların esir edilmiş,
Zürriyetin hep öldürülmüş.
Sabah yelleri onların üzerine toz toprak savuruyor."
Abdullah bin Abbâs da, o gün Medinede
Rasulullah aleyhisselam'ı görür rüyada
Yanında içi
kan dolu cam bir bardak vardır,
Ve şöyle buyurur:
" Benden sonra Ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?
Hüseyin'i şehit ettiler.
Bu, Onun ve ashabının kanlarıdır.
Bunu Allah'a sunacağım."
Ya RasulAllah!
Biz asırlar sonra geldik.
Eğer o gün olsaydık Kerbela'da
Allah'a kasem olsun ki
Ashabının seni koruduğu gibi
Korurduk Ehl-i Beyt'ini
Ya da o uğurda verirdik canımızı.
Bu sözümüzün bir isbatı olarak
Bu gün biz senin kapındayız.
Taşıdığımız ehl-i beyt isimleri.
Kimimiz Ali, kimimiz
fatıma
Kimimiz hasan ve hüseyin.
Ve iftiharla senin ismini taşıyor çoğumuz.
Allah ruhumuzu senin kapında
Ehl-i Beytine layık olduğumuz bir anda alsın.
Aliyi Asğar'la,
Zeynelabidin'le her asırda hüseyni çiçekler açarken
Yanaklarında peygamber busesi,
Ve her biri senden bir koku taşırken çağlara.
Allah, bizi onlardan ayırmasın.
Bizi senden ve rızasından ayırmasın.
imam hüseyin'in başı ubeydullah'ın önüne konduktan sonra ubeydullah asasıyla hüseyin'in dişlerine vurmuştur. rivayete göre göz yaşları içinde Erkamoğlu Zeyd, "Değneğini onun dudakları üzerinden çek. Allah'a yemin ederim ki ben Resulallah'ın iki dudağını bu dudakların üzerinde onları öperken görmüştüm." diyerek yakarmıştır.