necip fazıl'a denyo diyebildiğine göre oldukça etkileyici bir sanat geçmişi ve bilgi birikimi(!) olduğunu düşündüğüm yazar. aksi halde boş konuştuğunu düşüneceğim yazar.
muhammed nebi aşkına ! hayber kalesinin kapısını tek darbede yere çalan ali' nin aşkına ! allah-u ekber ! gülbank çeeeeeek ! haydi, ya allah !
görüyorum ki, hiçbir hareketim seninle alakadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor ve sanki başının üstünde hayali bir ip varmış gibi kudurtuyor...
ve görüyorum ki, hala kaşınmakta tatlı ve sivilceli popon, '' ben kaşınmak isterün, dertli gönüllere şifa veren kalenderiyye dervişi, gel de kaşı beni '' deyu deyu inler durursun...
sokakları arşınladıkça bir kırmızı sivilcecik düşer kıl yumağıyla çevrili poponun üstünden arza, ve katre katre dağılır asfaltın üsünde...
biliyorum, seni insanlar bu hale getirdi !
ve hatta baban seni 5 yaşındayken hortumla dövüyordu ? ve hatta biz de çok fakirdik, zeytini altıya bölüp yerdik...
biliyorum, bu denli canavarlaşmana sebep insanlar ! farkındayım, yaşadığın acı hatıraları faşizanlığınla bertaraf etmek niyetindesin !
ama bir de şiir yazmaya niyet etmişsin,
sana bir şey diyeyim mi göt ?
şiir herkesin diline, eline yakışmaz;
şiir, yüksek sanat işidir, köpeklerin patilerine ve salya akıtan ağızlara yakışmaz...
senin gibi '' do-re-mi-fa '' cephesinden haykıran smokinli salon kedileri kafiye yapınca, mundar oluyor bütün kelamlar, harfler...
be hey sanat hırsızı,
be hey üretme kabızı,
birazcık efendi ol,
zehir etme şu yazı...
hihohohah !
üç hece ölçüşüsüyle bile şiir yazabilen* bir dahiye, denyo diyebilecek kadar uçmuştur*.
yaşasaydı, karşısında tek kelime dahi edemeyecek bir insan, gelin görünki kendisi hakkında denyo yazabilmektedir. üstadın türklüğüne laf etmeden önce, üstadın soyunu araştırmasını tavsiye ederim kendine. kendi soyunun gidemediği yerlere gittiğini görünce üstadın mısraları kulağında çınlayacaktır...
"oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim,
Allah Türk'e acısın, yalnız bunu dilerim..."
ayrıca üstad türklüğe hakaretten yargılanırken yaptığı savunmayı okuduğunda, kızarıp bozaracaktır, montaj bunlar diyecektir. "aaa ulan bak açık verdi ehehe" dediğini duyar gibiyim... üstad türklüğe hakaretten yargılanmış diyecektir kendileri, hatta hüküm bile giydiğine inanacaktır hiç araştırmadan. (bkz: yol almak)
kendim tuncay özkan'nın ne avukatı ne de tanışı olurum! hatta çok da sevdiğim söylenemez (bu ayrı bir sempozyum konusu). ama bazı yazdıklarım belli ki bazı zevatların ağırına gitmiş olacak ki "avulkat... bıdı bıdı" şeklinde zırvalamış durmuşlar. bana avukat diyen zatlar önce aynaya baksınlar ve nasıl saçmaladıklarını kendilerine tekara etsinler, zira kendileri belli sitelerin yalanlarını sözlüğe taşıyıp, sözlük ortamında o malum sitelerin borazancılığını yapmaktalar. aklınca trespit yapmış: "tenecer dibin kara demişsiniz ama kendi dibindeki karayı görmeden kem-küm etmişsiniz". olmuyor hep zıçıyorsunuz ve zıçmaya devam edeceksiniz!
edit: bana avukat diyenlerin de vaktiyle kimlere avukatlık, yağcılık yaptığını gördük ama terbiyemden, itdalaşına girmek istemediğimiden laf söz etmedik, ama ben zorla kaşınıyorum gele beni kaşı diyen tahrikar zevatlara karşıda pasif kalmam imkansız.