türklüğü bu topraklara getirdiğimizi sandığımız zamanlar esnasında, gerçekten yaşandığına dair söylentileri olan bir olayın temsili için ruhen bağlılığı ön plana çıkarmak amacıyla devam ettirilen hali.
bu ne demek mi?
inanç klanımda evleneceğimiz kızı orgy yaparak seçiyoruz bizler. klan dedesi hayatınız boyunca duyamayacağınız mistik ezgiler eşliğinde "al, ver, ye, yedir, tat, tattır, şaak-şaak ismişaak, ehli şaak" sözleri eşliğinde enstruman çalarken, belli bir yaşa gelen bizler sırasıyla beden uyumunu, ruhani uyumu yakaladığımız eşi arıyoruz din kardeşlerimizde.
o sırada ise kenya kenetlenmesi denilen bu olayı en uzun sergileyen erkeği her kız istediği için ortaya bir problem çıkıyor. ama bunun çözümü son derece demokratik ve seküler olan bizlerde basit.
en iyi kenya kenetlenmesini sergileyen erkeği isteyen tüm kızlar, eğer varsa öteki kız kardeşlerini de kenya kenetlenmesini en iyi başaran çocuğa teslim ediyorlar. lakin kız kardeşi olmayanlar bu aşamada eleniyor...
çocuk onu beğenen kızların, kız kardeşlerinden de uyumu en iyi yakaladığını seçiyor.
aydın, laik, seküler bir din anlayışına sahip olan dede, erekte olamayan ve bunu kabullenerek kendini gençlerin doğru eşi seçmesi için ruhani, mistik bir göreve adamış insandır. doğru eşi bulduğumuzda ise direkt kendisi dikiş-nakış işlerini yapar.
bir engin bodur tarihsel gerçeklerinin sonuna daha geldiniz tebrikler.
Ayrıca başlığı açanla ikide bir uplayan aynı arkadaş. Başlıktaki ve kendi hesabının kapak kısmındaki görseller ve iki hesap arasındaki entry girilen başlık ve yazma tarzındaki paralelliklere bakılabilir...
Hayır evladım madem siz harici herkes ahlaksız, böyle başlıkları neden sürekli uplıyorsunuz...
osmanlı treni değildir zaten o. adı "osmanlı'da iran devşirmesi şiileşmiş türk misyonerler" olan bir minyatürdür.
osmanlı'ya eşcinsellik dediğimiz şey nasıl gelmiştir bilir misiniz? timur ankara savaşı galibiyeti sonrası 30.000 çocuğu esir alıyor ve pedofili, eşcinsel safevi tarikatı lideri şah cüneyd'e satıyor...
şah cüneyd'te sünni islam, arap ve türk düşmanlığı aşıladığı bu çocuklara oğlancılığı da öğretiyor. peki bu nasıl mümkün olur der gibi oluyorsunuz biliyorum.
şah cüneyd hasan sabbah'ın "türk katli, sünni katli vacip ve sevaptır." sözlerini öğreti olarak bu 30.000 türkmen çocuğa öğretmiştir.
iran-kuhistan sultanı keykavus'un da kabusname isimli farsça kaleme aldığı kitaptan "yazın kadına git serin tutar, kışın erkeğe git sıcak tutar" mottosuyla başlayan sözlerini kendine kıble edinen iranlı şii pedofili eşcinsel şah cüneyd, sürekli sırtlarını döverek tımar ettiği bu 30.000 türkmen çocuğunu osmanlı'ya misyoner olarak yollayınca da osmanlı'ya yayılacak olan bir olaya da vesile oluyor.
haliyle oğlancılık 1082 yılında farsilerin %70'lik büyük bölümüne yayılırken içimizdeki şahkulu, celali isyanı tohumlarını es geçmiyor.
timur'un yıldırım beyazıd'ı yendikten sonra osmanlı'dan esir aldığı 30.000 türkmen çocuğunu yeterli erzak yok diyerek beş kuruşa satarak pedofili şah cüneyd'e bırakmasıyla da, büyüyünce osmanlı'ya misyoner olarak gönderilen bu çocuklar tarafından osmanlı devleti'ne oğlancılık yayılıyor...
osmanlıya misyoner olarak döndüklerinde şah cüneyd'in tecavüzleri ile alıştıkları ardını dövdürme olayının osmanlı erkeği küsküsüyle ayrı bir zevkli olduğunu anlamaları ile genetiklerine işlemiş olan, biseksüel olarak yaşayarak atadan oğula aktarmaları olayıdır. kısa ve öz anlatım.
şeyh muhammed ibn mustafa al-mısrî'nin tuhfet ül-mülk adlı 1794-1795 yıllarında resimlediği el yazmasında yer alan bir görsel.
fakat aslında bu eser, yani tuhfet ül-mülk, ünlü osmanlı şeyhülislamı ibni kemal'in arapça yazdığı bahname (osmanlı'da kamasutra kitaplarına verilen genel ad) türündeki "rücûu’ş-şeyh ilâ sıbâh fi’l-kuvveti ale’l-bâh" adlı eserinin bir bölümünün çevirisidir. fakat kemalpaşazâde'nin bu kitabı da ahmed bin yûsuf et-tîfâşî'nin arapça risâlesinin bir bölümünün çevirisidir. anlaşılan tren işi sadece görselle kalmamış; o onu, o da onu...çevirmiş. çünkü bu kitap, o dönemde yoğun bir ilgi görüp satış listelerinde bestseller olunca pek çok kişi tarafından 17. yy'da, 18. yy'da tekrar ve tekrar -ve bazen de râhatü’n-nüfûs, risâle fi’l-bâh, kitâbü’s-safâ ve’s-sürûr gibi farklı adlarla- çevrilmiş. hatta aralarında 3. murad, 3. ahmet gibi padişahların da olduğu dönemin ileri gelenlerine takdim edilmiş; tabi genel ahlâkı bozmasın diye naylon poşetler içinde.
ilginç olan husus şu ki emmeli gömmeli böyle bir kitabın, üstelik de şeyhülislam ünvanlı biri tarafından çevrilmesini emreden kişi bir padişahdır; yani köprülere adı verilen yavuz sultan selim. yavuz'un amacı neydi allah bilir. neyse burası onun özel hayatı. fakat osmanlı'dan çok osmanlıcı olan ahlâka mugayirlikte uzmanlaşmış ilim adamı ünvanlı çük ve kuku dedektifleri, şeyhülislam'ın bu çevirisini yok sayarlar, görmezden gelirler.
Hukukçu bir düz kafanın alt hesaplarıyla gerçekleri kabullenemediği için gelip yalan yanlış şeylerle konuyu saptırdığı başlık. Sanki kim olduğunu bilmiyormuşuz gibi. Haha.
Osmanlının tam aksine, horasan'da, safevi tarikatında şiileştirilerek, iran devşirmesi misyonerler olarak osmanlıya gönderilenlerin kendileriyle birlikte getirdikleri geleneğidir bu.
Birader alın bakın. Bazılarının kendi pisliklerini başkalarının üstüne yıkmakta üstlerine yok.
"quhistan or kohistan was a region of medieval persia, essentially the southern part of khurasan."
"kuhistan esasen horasan'ın güney kısmında kalan bir orta çağ pers bölgesidir."
Sapık iran-kuhistan sultanı keykavus "yaz olunca avretlere meylet ve kışın oğlanlara, ta ki bedenen sağlam olasın. zira ki oğlan teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir yere gelirse teni azıtır ve avret teni soğuktur, kışın iki soğuk bir yere gelse teni kurutur. zenne rağbet eder mi âkil olan/tab-ı ali civâne maildir. (aklı başında olan kadına eğilim gösterir mi? ali'nin yaradılışında delikanlıya yöneliş vardır)" mottosuyla başlayan kabusname isimli kitabında böyle şeyleri her Şiiye öğütler.
Şah Cüneyd'te Şii iran Safevi tarikatındaki devşirmek üzere olduğu her çocuğa bu kitabı öğreti olarak okutur Osmanlıya karşı Şii misyonerler olarak yetiştirirken ve de sinelerini döverek stockholm sendromu yaşamalarını, kendisine son derece bağlı olmalarını sağlar.
Osmanlıya böyle adetlerin geçmesi de bu çocukların Misyoner olarak Osmanlıya gönderilmeleri sonucu başlar.
