Bir yandan güzel eski bakımsız evler yenileniyor ama bu evlerin eski hali komple yıkılması saçma. Almanya da 150 senelik evler var. Girdim kaldım o evlerde. Bakımları yapılmış ve eski olduğu hiç belli bile olmuyor. Bizimkiler biraz örnek alsa ya be. farkımız tarzımız ayağını bıraksalar.
Şuan ülkemiz dışında istanbul için gerekli olan en önemli projedir. Depremden kalan hasarlı evlerin önüne geçilmekle beraber çarpık kentleşmenin de önüne geçilecektir. Ak Parti çok geç olmadan adımını atmıştır
insanların daima tarihin her döneminde gerek siyasi gerek toplumsal olarak ezilmiş ve hor görülmüş olduğunu söylemek yanlış bir tespit olmaz. insan hayatının değersiz görülmesi olgusu güçlü-güçsüz, yöneten-yönetilen, ezen-ezilen çekişmesi var olduğundan beri yani bu da demek oluyor ki insanın varlığından itibaren süregelmektedir ve ilerleyen, gelişen insan hakları kavramı insan hayatının önemi kavrayıp, insan haklarının kıtalararası iletişim ve ulaşımın gelişmesinden sonra dillerden eksik olmayan ‘küreselleşen dünya’da artık kendine önemli bir yer bulması gerekliliğine karşın, ‘insanların ezilmesi’ durumu kendine daima yer bulmaktadır. insan haklarını tamamen hiçe saymak gibi bir kanaat içinde değilim fakat günümüzde insan hayatının değerini bilmemenin, insanlara yeterli hayat standartları sunmamanın geride kalmış bir zihniyet olması gerektiği fikrindeyim. fakat durum ne yazık ki öyle değil. insanların değerinin bilinmemesi, temel ihtiyaçlarını bile gideremedikleri bir dünyada yaşamaktayız ve insanların insan gibi bilinmedikleri bu dünyanın en büyük temsilcileri ise kentler. büyük kentler, milyonları barındıran metropoller…
milyar dolarlık yapıları, tabiri caizse göğe uzanan gökdelenleri barındıran bu görkemli şehirlerin giyecek, yiyecek, barınma gibi en temel ihtiyaçlarını giderecek durumda olmayan insanları barındırması gerçekten çok trajik bir durum. bizler geliştik, yükseldik, teknolojinin sınır tanımadığı bir zamana eriştik, dünyayı yetersiz görüp uzay için planlar yapmaya başladık. fakat biz bir şeyleri unuttuk. binalarımız, gökdelenlerimiz fütürist bir havada iken, neden hala insanın varlığından bu yana karşılamak zorunda olduğu ihtiyaçları, karşılayamayan insanlar görüyoruz ? bir kısmımız hızla gelişen dünyaya ayak uyduramaması hangi politikanın suçu ?
binalarımızın kentlerimizin görkemli fakat insani duygularımızın hala karanlık çağda olduğu kadar yabani olduğunu söylemek mümkün. görmezden gelmek, yok saymak, çıkarcı olmak, sadece kendi menfaati üzerine düşmek gibi huylarımızdan vazgeçemedik. artık insan daha bireyci, insan ilişkileri soğuk ve de kişiliksizce. dışarıyı umursamamak gibi huylarımız var artık bizim. 19 yy. ın çoğu zaman büyük bir dönüm noktası olduğunu düşünürüm. teknolojimiz, endüstrimiz ne kadar geliştiyse, insanlığımız da o kadar dibe battı.
dünyada adı geçen sayılı şehirlere panoramik fotoğraflardan baktığım zaman göze çarpan görkemli görünüşün arkasında kötü hikayeler barındırdığını düşündüğüm zamanlar oluyor. kentleşmenin gerekliliği bir şeyleri unutmak mıdır acaba ? küçük olan, azınlık olan ne zaman önemliydi bizim dünyamızda ?
kentsel dönüşüm’ ilk bakışta kulağa hoş gelen olumlu yargı barındıran bir kelime. bir şeylerin iyileştirilmesi, yoluna sokulması, çağa ayak uydurmanın bir eylemi. fakat durum düşünüldüğü gibi değil. daha doğrusu bu durum yaşamakta olduğumuz ülke için düşünüldüğü gibi değil. kentsel dönüşüm bir nevi iyileştirmek, insanların ve şehirlerin standartlarını çağa uygun bir biçime getirmek, geliştirmek anlamında kullanılan yeni bir kavram. şehirlerin artık tüm coğrafyayı yutan bir canavar haline geldiği dünyamızda gerekli olduğunu söylemek mümkün ve bu yüzden kentsel dönüşümü eleştirmenin doğru bir yaklaşım olacağı fikrinde değilim. fakat ‘ülkemizdeki kentsel dönüşüm mantığı’ denince eleştirinin pek haksız olacağını düşünmüyorum. dönüşümün ana unsuru olan o beldenin insanları daima dışa itilmekte ve yapılan dönüşüm belde halkını bölgeden kovup alım gücü daha yüksek ailelerin oraya yerleştirilmesinden ibaret. insanların yaşam alanı olarak oraya seçmiş olmaları kimin suçu olabilir ? daha duygusal bir bakış açısıyla baktığımızda o insanlardan çocukluklarını geçirdikleri, arkadaşlıklar kurdukları o mahalle kültüründen bir gün de apar topar kopmalarını beklemek yanlış bir yaklaşım. kentleri yenilemenin bir gereklilik olduğunu söyleyebiliriz ama dönüşüm adı altında kentlerin mahallelerin tarihsel dokularına zarar vermek de farklı bir konu. kısaca belirtmek istediğim, kentsel dönüşüm uygulanması gereken bir sistem fakat doğru uygulanması asıl önemli olan nokta. kenti iyileştirirken, sistem için değersiz görünen insanların hiçe sayılmaması gerekmekte. kentsel dönüşümün amacı şehrin yapısal olarak çağa ayak uydurması olmalı fakat ülkemizde kentsel dönüşüm ne yazık ki bir marka.
Acele edilmesi gereken projelerden bir tanesiydi özellikle Marmara bölgesinde. 99 depreminden yara alan binalar 2. bir deprem felaketine kesinlikle dayanamazdı. Sağlam olmayan evlerin ya da çarpık kentleşmenin önüne bu şekilde geçilmesi çok güzel bir düşünce. Ak Parti iyi fikirleri uygulamakta kararlı olduğu için minnet duymalıyız. Kimse hasarlı evlere canını emanet etmez herhalde?
insanların daha düzenli konutlarda oturması bazılarının huzurunu kaçırıyor. Ne yani kardeşim insanlar bir ayağı çukurda mı yaşasınlar. Kentsel dönüşüm geç kalınmış bir projeydi bizim ülkemiz için Ak Parti çok geç olmadan gerekeni yaptı neyse ki
imar planları ve sokak düzenleri sil baştan çizilmeden, sadece eski binayı yıkıp yerine yenisinin yapılmasıyla yetinilerek yapıldığında bunun adı kentsel dönüşüm olmaktan çıkar, rant kapısına dönüşür. izmir'de "kentsel dönüşüm" diye yapılan şey maalesef budur.
bağcılar'ın en düzgün semti mahmutbey köy içine uygulanmaya çalışılmış, halk şiddetle karşı çıkmıştır. işin içinde akepe olunca haliyle "rantsal dönüşüm" adıyla anılmıştır.
gece konduların, hasarlı binaların ve çarpık kentleşmenin önüne geçmenin zamanı çoktan gelmişti. Düzenden bir haberdar ülkemiz Ak Parti sayesinde gerçek düzeni hizmeti görüyor 13 yıldır. insanlar daha kaliteli yaşam alanlarına sahipler artık
Bunun şehri varoşluktan kurtarmakla alakası yoktur dikkat çekerim. Ak Parti halkın partisidir ve bu projeleri çarpık kentleşmeden kurtarmak, depreme dayanıklı evler ve daha temiz yaşanabilir alan için yapıyor. Olası bir felakette hasar görmüş evler mi halkımızı kurtaracak ? Deprem olduğunda hükumet önlemini almadı diye kızacaksınız fakat bu olması gereken asıl olay. Ak Parti hükumeti geç kalmadan bunu başlattığı için mutluyum. istanbul Ak Parti sayesinde yaşanabilir hale geldi.
insanlara hizmet edenlere laf atmak muhalefet yancılarının mesleği olmuştur. Ak Parti vatandaşa daha iyi yaşam alanı sunabilmek için gece gündüz çalışıyor. insanlara sağlam binalar sağlıklı binalar veriyor bunları eleştirmek bile saçma
ak partinin kentsel dönüşüm projesi sayesinde insanlar kaliteli konutlarda yaşamaya başladılar ve yaşam standartları arttı. vatana tek bir hizmeti olmayanlar konuşsun, onlar konuşur ak parti yapar.
istanbul gibi bir mega köy için yapılması zorunlu olan fakat vatandaşın değil, inşaat firmaları sahipleri ile yandaşları zengin eden bilmece.
misal fikirtepe, sulukule, okmeydanı, gülsüyu, arnavutköy.
bunlar genellikle düşük gelir seviyesindeki vatandaşın başını sokacak derme çatma evler yaptıkları semtlerdi.
ancak istanbul o kadar şehirleşti ki, şehir içinde yeni bina yapacak yer kalmadı. şehir bir yanda kocaeline diğer yanda tekirdağ'a kadar dayandı dayanacak.
dolayısıyla önceki hükümetler zamanından bu yana ( sanıyorum istanbul'un ilk gecekondusu 1960'larda yapılmış), seçim vaadiyle dağıtılan tapular ya da belediyelerin verdikleri tapu tahsisler şimdi devletin götüne girmeye başladı.
neden? çünkü rant büyük.
misal fikirtepe'de 1 daire fiyatı 100-15 bin iken şimdiki projelerde milyonlarca lirayı bulan daireler var. yani bu kentsel dönüşüm, inşaat şirketine 1'e 10 kazandıran bir sistem.
e hükümet yalakaları geri kalır mı bu işten? tabiki hepsi bal tutan parmağını yalar misali üşüştüler bu ranta. hele ki inşaat işinde artık isim yapmış karadenizli müteahhitler. müteahhit olmasa bile sırf bu kardan nemalanmak için şirket kurup tanıdıktı torpildi inşaat işine girenleri bile gördük.
şimdi aklı her fesada pek çalışan pek sevgili yazarlarımıza soruyorum. okmeydanı nerededir?
şişliye 10 dakika, taksime 10 dakika, çevre yolu üzerinde bir semt olan okmeydanı'nda yapılmak istenen nedir?
okmeydanı ki inşaatı pek seven devletimiz ve hükümetimiz yetkililerince kentsel dönüşüme alınmak istenen bir muhittir.
buralarda sürekli dhkpc aracılığıyla olaylar çıkarılması ya da polisin durduk yere şiddet kullanmasının bir amacı var mıdır?
''bakın işte burada yuvalanmışlar, bu mahalleyi dağıtmamız lazım'' diyebilmek için devletciğimiz bilerek mi bu insanlara baskı uygulamaktadır?
bunu buraya yazıyorum da ilerde okur kritiğini daha iyi yapabiliriz. okmeydanı kentsel dönüşüm projesinden milyonlarına milyon katacak kim?
birileri zengin olsun diye yine gariban halkın canını yakmaktan çekinmeyen kim?
ve bu kentsel dönüşüm yapılınca burada yaşayan vatandaşı hakkı verilecek mi yoksa garibana herzaman yapıldığı gibi hakları mı yenecek?
istanbul esenler belediyesi nin yanlış algıladığı dönüşümdür. adamlar dönüşümü binaların dış yüzeyini boyamak sanmışlar herhalde. nerede bir bina bulsalar "boyayalım mı abi" olayına dönmüşler. tuhaf şeyler dabi.
ankara ulus'ta engelli bir vatandaşımızın ölümüne sebep verecek kadar gözü dönmüş belediyecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan rant sevdalılarının memleketi betonlaştırma çalışmalarıdır.
ankara'nın hem tarihi hem de en yoksul mahallelerinde tam gaz sürmektedir. bu iktidarın tarihi eserlere çanak çömlek, yıkık duvar veya rant gözüyle bakması nedeniyle gün geçtikçe daha kötü bir hal almaktadır.
yıkımlar hiçbir güvenlik önlemi alınmadan yapılmaktadır. yapılan toki binaları da bir halta benzememektedir.
dönüştürmekle bir sonuca varılamayacak şehir güzelleştirme projeleri.dönüşüm dedikleri de bir şey olsa. gecekonduları yıkıp yerine toki binaları gibi binaları dikiyorlar,ne bir yeşil alan ne sosyal alanlar.şehirleri beton yığınına dönüştürmekten başka bir şey değil.