uluslararası ilişkiler disiplininin ikinci büyük epistemolojik paradigmal tartışması sonucunda hegemon konumu tehlikeye düşen klasik realizmi geliştirdiği neo-realizm teorisi ile kurtarmıştır.
uluslararası sistemin yapısının anarşik niteliğinde olduğunu ve devletlerin sadece yetenek dağılımları bakımından farklı olduğunu belirtmiştir. anarşik bir uluslararası sistemin tek geçer ilkesi kendine- yardımdır.
siyasetle iglienmeyenler için ilk bakışta tonton bir dede gibidir. ingiltereye konferans vermeye gelen waltzun yanına verilen refakatçinin bu adamı bunak bir dede sanması da komedidir.
Uluslararası ilişkiler kuramında neo-realist akımın öncülüğünü eden sosyologtur. Uluslararası güvenliği daha iyi algılayabilmek için indirgemeci kuramı reddetmiş ve bütüncül yaklaşımı ortaya koymuştur. Ona göre güvenliği zaafa düşüren devletlerin noksanlığı değildir. Uluslararası sistemin yapısındaki anarşi, içerdiği devletlerin sıfatını önemsiz kılmaktadır.
lakin Waltz oluşturduğu kuramın unsurlarından bir tanesini "güç dağılımı" olarak açıklamıştır ki aslında bu unsur kuramında bir çelişkinin doğmasına sebebiyet vermiştir. Çünkü yapıyı baz alırken, diğer yandan " güç dağılımı"nı önemseyerek aslında devleti gene ön plana çıkartmıştır. Diğer bir deyişle her ne kadar sistemin yapısını önemsese de realist akımdan tam manasıyla kurtulamamıştır.