tanım: ankara'da bir dayısı varsa, asla ezilmeyecek olan kişidir.
üniversite hayatı boyunca okuduğu kitap sayısı 2'yi geçmeyen insansının okuldan hemen sonra -hiç ara vermeden- mesleğine başladığını, korsan kitapçılardan alanıyla ilgili araştırma kitapları bakmak yerine marankinin bitki kitaplarıyla ilgilendiğini bilmek için illa ki görmek gerekmez. tahmin edilebilir bir durumdur. ağız dolusu küfretseniz bile yeterli olmaz.
bir öğrencinin kendini iş hayatına hazırlayabilmesinin tek yolu kahveden geçer.
batak, king, okey ... gibi oyunlar oynayarak hayata bir şekilde kendini hazırlayabilir.
şimdi kendinizi mezun olarak hayal edin. bir işe girdiniz.
işçiler ile muhattap oluyorsunuz, bu insanlar akşamlarını kahvelerde geçiren insanlar.
bunlarla aynı dili başka hangi şekilde konuşabilirsiniz.
patronlarla muhattap oluyorsunuz, üniversite mezunu girişimci sayısıda azdır. bunlarda gençliklerin hep kahve kültürünü almış insanlardır.
kahve nedir; insanların sosyalleşebilmesi adına her kesimden insanı içinde barındıran, tek bir payda altında toplayan mekandır.
bu taktiği uygularken, kitap okumayın gibi bir şey asla yok. okuyun çünkü meslekdaşlarınız da sizinle aynı seviyede olacaktır.
işçiyi motive anca onun dilinden konuşarak mümkündür.
bunu öğrenebileceğiniz nadide mekan kahvelerdir.
Türkiye'de bulunan çoğu üniversitenin lise seviyesindeki dandik eğitim sisteminin kurbanı olmuş gibi gözüksede üniversiteyi kendini geliştirebilcek bir ortam olarak görmediğinden entelektüel anlamda bir arpa boyu ileriye gidemeyen milyonlarca gençten biridir.
diploma almanın iş dünyasında kafi olduğunu sanan zavallıdır. sonra 20.000 kalifiye elemanın arandığı bir ülkede işsizlik var. olur tabii. utanmadan bir de kariyer beklentileri içine girmiyorlar mı, kafalarına odunla vurası geliyor insanın.
üniversite okumuş olmamın avantajını görebileceği tek durum, dandik askerlik tecrübesidir. üniversiteye gitmeyip berbere çırak olsaydı, en azından şimdi elinde bi zannaati olacaktı. yazık.