zordur bu lafı duymak, o an dizlerinin bağı çözülür insanın.. hastane kapıları üzerinize üzerinize gelir. tavandaki ışıklar yanıp söner adeta. kerpetenle tırnaklarınızı sökseler acı hissetmezsiniz. tokatla ayılacak gibi de değilsinizdir. şoktasınızdır. çünkü ya babanız, ya anneniz ya kardeşiniz ya da sevgiliniz, kısaca sevdiğiniz insan için hazırlık yapmanız gerekecektir.
o ölecektir...
gizlersiniz bunu hastadan, bilmesini istemezsiniz öleceğini. '' sen turp gibisin, eski toprağa bi şey olmaz, iyileşeceksin sen '' dersiniz. hayatınızın rolünü oynarsınız. göz yaşlarınız içinize aka aka sırıtırsınız pis pis. zira inandırıcı olmalısınızdır. belki bu moralle 1 gün fazla yaşar, bir gün daha ona sarılırım, bir gün daha koklarım dersiniz. artık o eskisinden 100 lerce kat değerlidir gözünüzde. öldüğünde de 1000 lerce kat olacaktır.
sonra yakınlarınızı ararsınız. o cümleyi kurmak, konuşmak istemesenizde falancam ölüyor demek zorundasınızdır. o hastane koridorunda sırtınızı dayamış dizlerinizi karnına çekmişinizdir. ayakta duracak mecealiniz yoktur. yutkuna yutkuna konuşup kapatırsınız. kısa ve öz; 'doktor kendinizi hazırlayın' dedi.
sırtınızı duvara sürte sürte kalkarsınız ayağa.
tekrar girersiniz hastanın yanına,
habersizdir her şeyden.
güler size.
git eve yat da dinlen der. ben iyiyim merak etme, yarın işe gitcen falan der. o hal seni düşünür. ölürken bile...