criminal minds' ın bukalemun adlı bölümündeki, kadınları sonunda öldürmek için tavlamak amacıyla farklı kılıklara bürünen dolandırıcı seri katilin yaşadığı tecrübe.
çevremden aldığım yorumlarla kendim hakkında düşündüklerim tutmayınca şüpheye düştüğüm olay. ya olduğum gibi görünemiyorum ya da göründüğüm gibi olamıyorum.
sinir anında bir zamanlar ben bende olmuyordum. tanımayı bırak kim olduğuma bir bakmıyordum.
nasıl delirdiysem bir gün çalıştıgım marketi arkadaşıma bırakıp beni sinirlendiren insana zarar vermek fikri ile 40 dk lık yol yurüyerek yanına ulaştım. hesaba katmadığım ise o 40 dk lık yolda sinirlerimin yatışacağı.hayır boşu boşuna onca yolu bi gaz gittim sonuç, affettim.
Hayatım boyunca "ben olsam böyle yapardım, şöyle yapmazdım. Salağa bak zuhaha" diye yaşadım bir kafesin içinde. Ama bir şeyler yavaş yavaş gerçek olmaya başladıkça, yani artık 1. tekil şahsa doğru yol aldıkça işler değişiyor a dostlar. Artık kendinizin olduğunuzu sandığınız kişi olmadığını idrak ediyorsunuz.
Arada bana da oluyor daha sen kendini sevmiyorsun millet nasıl sevsin seni gibisinden. Böyle inişli çıkışlı oluyorum bazen bir mutlu bir mutsuz bir atarlı bir sakin, evde farklı okulda farklı. Ben de yoruluyorum ben kimim yahu diye soruyorum.
benim o. başkalarını tanımayı bırak, kendi vereceğim tepkileri bile ayarlayamam ben. bu yüzden çoktur insan kaybetmişliğim. atıyorum, bir konuda yüzde seksen haksız olduğumu biliyorum, iyice düşündüm haksız olduğuma karar verdim, iş özür dileme boyutuna geçti, söyleyeceklerimi ayarladım geçtim sorun sahibi kişinin karşısına. bak yalan söylemiyorum, ağzımdan bir anda ne ayarladıysam onun tam tersi ya da tamamen alakasız yüzde yirmi haklılık payımın olduğu kelimeler çıkar. bok sürdürmem kendime ama en aptal, en gereksiz zamanlarda sürdürmem. diğer zamanlar da ya çok mülayim olurum yada gurunu sikerler derim. ama en lazım olduğu anda çıkarırım kalkanları sıçar batırırım durumun içine. geçen iyi sıçtım da allahtan toparlandı neyse. yani anlatmak istediğim ben kendimi tanıyamıyorken başkaları gibi diyemem ben sevdiceğimi nefes alışından bilirim, en yakın arkadaşımın kulağına su kaçtığını yüz metreden anlarım falan. 30uma yaklaştım ana babamı zor çözdüm ben, kendimle hala sorunlarım var, mesela en sevdiğim renk ne onu bile bilemem. sürekli değişir çünkü. bundandır ki istemem kimse de beni nefes alışımdan tanısın.gerek te yok zaten. yalnızlığa mahkumsanız, ya seve seve ya ske ske yalnız yaşayasaksınız. zorlamanın alemi yok.
başıktan da baya bağımsız olmuş ama olsun, dursun burda bu.
''kendi'' dediğimiz varlığın hiçlikle iç içe geçtiği gerçeğine temas etmektir. ben kimim ki kendimi tanıma yetkinliğine erişeyim? ya da ortada tanımlı bir ben mi var ben onu kabul edeyim? hiç işte.