marjinal insandır.
takdir edilmesi gerekir zira yalnızlık
herkesin baş edebileceği bir yaşama biçimi değildir.
tabii kısa süreli soyutlamalardan bahsetmiyorum.
kendini soyutlamayı yaşam biçimi haline getirmek kastettiğim.
psikologlar, psikiyatrlar karşı çıksa da bu insana,
muhtemelen kendini aramakta olup hayatın en ilgi çekici
yanı olduğunu düşündüğüm bu yolculuğa çıkmış gezgin ruhlu insandır.
bu dünyaya kendini anlatamamış, anlatmaya mecbur olmayan, son derece yardımsever olan, mamafih hep nankörlük gören, artık vazgeçmiş, akışına bırakmış, gelişine ters vurmuş insan...
etrafını- saydam ya da yarı saydam - duvarlarla örmüş insan modelidir. vardır bir bildiği... yani eğer psikolojik bir rahatsızlığı yok ise soyutlama nedeni muhakkak geçerli ve güvenilirdir.
kimilerinin kafasını dinlemek amacıyla tercih etttiği soyutlanma durumunu saymazsak bir nevi asosyalliktir.zamanla insanların ördükleri duvarlar o kadar büyür ki ne kendileri ne de çevresindekiler isteseler de yıkamazlar.
kısacası yararlı değildir ve sonu yanlızlığa kadar gidebilir
seni anlamayan yığının arasında sırf durgunluğunu sıkıntını gözüne sokmasınlar diye yapmacık davranmaktansa onlardan soyutlanmayı tercih eden insandır.
inzivaya çekilip kendini tamamlamayı bekliyor olabilir. bunu biz bilemeyiz. çilecilik felsefesine göre kişi bir alana kendini çekip yemek, cinsellik, başka işlerden kendini uzak tutması lazım ve konsantre olup ful kendi varlığını sorgulaması gerekiyor. hareket etmemesi için de hücre gibi dar alana girmesi gerekiyor. burada arzularını dizginlemeyi öğrenip daha sonra hayata kendini tamamlayıp çıkıyor. böylece temel arzularının zorlayıcı etkisine bile direnebilir sürekli yenilenen arzularının tutsağı olmaktan kurtuluyor.
acı felsefesi böyle bir şey yani. döngüden kurtulup nirvanaya ulaşmak için bu gerekli gibi.
Özellikle Son birkaç aydır tamamiyle benimsediğim kişiliktir. Aslında bu konuda hiç şikayetim de yok.
insanlar için şöyle dolu dolu sevinemiyorum, üzülemiyorum, bu yüzden de hayatlarında neler olup bitiyor merak etmiyor, ilgilenmiyor, sırlarına veya planlarına ortak olmak istemiyorum.
Duygusuzluk, ruhsuzluk ne dersen de. Galiba beni rahatsız etmeyen, diken üstündeymiş hissi yaratmayan toplum içindeki tek pozisyon bu.