eğer maddi durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğuysanız, doğduğunuzda gelişememe, sonrasında yaş 6, 7 lere eriştiğinde birden bikaç yaş atma durumuyla karşılaşırsınız. Nede olsa sizin için çocukluğu yaşamak belki tarlada, belki çocuk işçi grubunda, belki de sokaklarda çalışmaktır. Acıdır! her gördüğünüzde sizin de içiniz acır. yardıma kalkışırsınız gücünüzle erişemeyeceğiniz kadar çok sayıda kendini olduğundan büyük gören, hisseden çünkü ona büyük olduğu bildirilmiş çocuğun varlığına şahit olursunuz...
kendini olduğundan yaşlı hissetmek ergin bireylerde de görülmektedir. bazen yükler öyle binmek için can atar ki sırtınıza eğildiğinizi hissedersiniz. gençler genç olmadan olgun, olgunlar orta yaşlı, yaşlılar kendilerini ölmüş görürler ve şahit olunmuştur; ben bundan sonra yaşasam ne olacak, yaşamasam ne...dir onlar için.
kendinizi olduğumuz yaşta hissetmek, bırakın içinizdeki çocuğu kaybetmemeyi olduğunuz günleri kaybetmemek o kadar zor olmamalı!..
kendimi olduğumdan yaşlı hissettiğimde, olduğu yaşı hissedebilenlerle biraraya geliyorum. farkındalığım artıp, kendimi bulmaya çabalıyorum. kendini olduğundan yaşlı hisseden, bilen minikler için ülke şartlarının iyileşmesini diliyorum( ütopya mı kuruyorum ki bu dilekle? bilmiyorum) sadece diliyorum...
yer çekimini biraz daha fazla hissetmektir: küüüt diye elma misali çuvallamak sık sık.
güneşin, içinde bi tarafı asla ısıtamamasıdır! bakı olayı gibi bişidir; kalbe bakan taraf hep karlıdır.
sıfırla çarpılmak gibidir! onca güzel şeyi mahveden tek bir dandik hadiseye takılıp kalmaktır.
besmele çekmeden başlanan dua, sol anahtarsız dize kadar "tam" olmaktır, "tamam" olmaktır.
bazen de abartmaktır. şunu düşün: "dünya s.kime, minare g.tüme". hatta: "ipimle kuşağım, s.kimle t.şşağım". daha da kabalaşabilirim bak. ama eğer yaşanılanlar yine de çok ağır geliyorsa şunu düşün:
"ağaç ne kadar uzun olursa olsun, yaprakları yine de yere düşer". fazla anlam yüklememek gerekiyor hayata. hayat işte!