bence şöyle bir şeydir. olumsuz yönde kendini kaybetmek olduğu için, bu kendini kaybedip, kendine yaramayan yararsız işlerden sonra yeniden başlamak aslında bir o kadar kolay gibi gözükürken, bir o kadar da zor oluyor artık. hani bir evre vardır ya. gençlik evresi. o evrenin hata yapma limiti vardır hani. erkek için, artık çocuk değilsin askerliğini bile yaptın, bugün evlensen çocuğun olur muhabbeti vardır ya. ha işte o vakitten sonra büyüdüğünü anlarsın. büyüdüğünü anlamak mesele değil de, mesele şu. bütün bu olumlu olumsuz gençlik birikiminden sonra, her şey istediğin gibi olmaz ise diyemiyorsun ki, ama ben böyle olsun istemedim ki diye. maalesef.
Benliğinden çıkmak, kendin olamamak. Hepimizin bir ayarı vardır. Ayarın ucu kaçınca kendimizi kaybetmiş oluyoruz.
Bir de kaybedip bulamamak var. O daha da vahim.
Bir de kendini kaybedip tekrardan kendini bulanlar var. Dönüm noktası oluyor kendilerini kaybediş anları. O kadar keyifli ki izlemesi.
Delirdiğimde başıma gelen şey. Bazen Allah'a isyan ediyorum. Atak geçirdiğimde herkese rezil oluyorum düşünsenize. Neden ben bu durumlara düştüm, neden beni korumadın Allah'ım? Diyorum.
-hııgggg
+iyimisin abuziddin
-iyiyim canım hıggg
+o kadar dedim sana içme bu kadar diye
-ben iyiyimde nerde oldugumu bulamıyorum
bulursan eve yollarsın
en güzel örneğini thom yorke'un, idioteque'i canlı canlı söylerken ayyuka çıkardığı an.
bi de üstüne "i lost myseeelf" diye bağırıyor.
kendini kaybeden adam bunu bağırarak söylüyorsa kendinde değil midir?
bu da başka bir başlık konusu mudur?