Yetersizliklerini ve hezeyanlarını sırtına yüklenmiş - ya da ruhuna abandırmış mı demeliydik? - , çökmüş omuz, içe geçmiş avurtları ile yollanmakta pare pare sinede açılan yaralarla ya da hırslarıyla.
Dert ettiği kendisi miydi, bedeli ya da sebebi olduğu hadise miydi?
inanın ben de bilmiyorum!..
Bir kişi miydi yoksa aslında birden fazla mıydı? Bakın onu da kestirmek pek olası değil.
ideolojileri vardır onun(ların), ama aslında içi boşaltılmış ya da dönemin koşullarında şekillenmiş bir yol ayrımı idi, feraha kavuşmak namına. Zaman içinde ajite olup, yoldan çıkması olağan kötü kadın misali;
Yıkımı asla telafi edilmeyendi.
Bir izafilik vardı zamanda. Yakılıp yıkılan hayatlarda da;
Ve mutlaka bir savunma payı vardı; ne bir milim kısalığında ne de bir mil ötesinin uzaklığında, tam orada, oracıkta! Hadisenin en ortasında! tüm bunlara rağmen yanan ve yakılan yüreklerin acısında;
'Güç istenci' dedi asırlar önce, bir pala bıyıklı amca!
"Ve, böyle buyurdu Zerdüşt" onlara!
Kullanılan her şeyin anasıdır bu kavram diye kimi zaman fısıldadı, kimi zaman da çemkirdi kulaklara;
( Bir titrek mum söner nihayetinde,
Bir ağlamaklı kadının göz yaşları siner geceye,
Perdedir inen yüreklere,
Al al olmuşluğunun dizeleridir bunlar size,
yaşayan bizlerden hediye;
geçmişin izlerine, şimdikinin gerçeğine,
ve pek tabii geleceğin ümitsizliğine!.. )
Ellerindeki o kırmızılık neyin nesiydi?
Canım siz de pek bir sorubazsınız, cevabını bilemediklerinizin yanıtlarını sürekli beklemektesiniz. Gözünüzün önündeki gerçeği ret edecek kadar serkeşsiniz. Benden alacaklarınızla yetinebilecek misiniz?
Birinin gerçeği idi Hiroşima;
Diğerinin kökten yok edilmesi, soykırım adına;
Peki ya ne demeli tükenmekte olan enerji adına bölünen topraklara?
Böyledir işte ezelden ebedi insan denilenlerin hikayesi, katil olmaya, kendini katil sanmasına!..