bu bazen, kişinin kelime dağarcının zayıflığından değil de onu dinleyen kişinin, bencilliğinden ve aptallığından da kaynaklanabilen bir durumdur. siz olabilecek en güzel kelimeleri de bir araya getirseniz; karşınızdaki cahil, halden anlamaz, bencilin teki ise sarf ettiğiniz tüm kelimeler boştur. bir öneri: zamanınızı boşa harcamak yerine koşarak uzaklaşınız.
kendini bilememek değildir. kendini bilmene rağmen , olduğun gibi ya da anlatmak istediklerini anlatamamak var. bu da özgüvensizliğe işaret edebiliyor. hadi kendini ifade ettin diyelim, karşı tarafın anlamaması var. var da var yani. yine de siz ifade etmekten çekinmeyin. sonuçta kendini ifade ettikten sonra, olumsuz bir durum olsa da kendinle hesaplaşırsın, başkasıyla değil.
kelime dagarciginin yetersizliginden kaynaklanan hadise.
kendini ifade edemedigi icin küfür veya siddete basvurma ise cehalet ile cahilligin muhtesem sentezidir. özellikle görmek isterseniz toplu tasimalarda izleyebilirsiniz bu yaratiklari.
Tam kelimeleri dilinin ucundan karşındakinin suratına şatadanak söylemek istersin ya söyleyemezsin anlatmak istediklerini bi süre sonra sende anlamazsın işte o melun duygudur. neden konuştum ki dersin bir süre sonra pişmanlıktan kıvranırsın...
hayatımdaki en büyük eksikliklerimden biridir bu zıkkım. yüzde yüz haklı olduğum bir konuda kendimi öyle bir ifade ederim ki linçten zor kurturulacak duruma gelebilirim. hele tartıştığım kişi kadınsa bilin ki ben sıçtım.
Berbat bir şeydir kesinlikle.çabaladıkça daha da kötü daha da kötü.ara ara telefon kullanmayı bıraktığım da oldu bu yüzden.büyük bir iletişim kopukluğu oluyor hiç anlatamıyorum hiç anlamıyorlar.burdan da mor ve ötesine selam olsun (bkz: bir derdim var)
hep başıma gelen durum. ben hangi konuşmamda kendimi düzgün ifade edebilmişim de zaten. hep yanlış anlaşılırım. bir tek çok yakınlarım anlar niyetimi, düşüncemi. çok düşünür hiç konuşmam, çok sever hiç belli etmem hep böyle.
genelde son söyleyeceği sözü önce söyleyenlerdir bunlar. o anda ya öfkelidir ya da kafanın içinde bir inşa vardır. beyninde uçuşan onlarca kelimeyi uygun şekilde bir araya getirmede sorun yaşarlar. bu denli kilitlendiğinde üzerine gitmek tırmalanmayı göze almak demek olur.
nihayetinde kendini ifade edememek yeni sıkıntılar demektir. zira o anda asıl söylenmesi gereken cümleler cepte kalır hep.
mükemmeliyetçi insanların yaşadığı sık sorunlardan biridir. istersin ki düşündüklerini karşıya en doğru kelimelerle anlatabilesin. lugatını karıştırsın arasın ama doğru kelimeyi bulamazsın ağzın açık kalır kelime çıkmaz. anlatamazsın derdini seni mutlu eden ne, üzen ne, neye kızdın söyleyemezsin.çıkıpta "şundan dolayı beni kızdırdın" diyemezsin. sadece öfkenin varlığını hissedebilirsin. 'sonuna kadar kızmaya hakkım var ama ben nedenlerini birleştirip bir araya getirip açıklayamıyorum bunu, bu kadar mı yabancıyım kendime?' diye düşünüp durursun.
anlatmak istedikleri doğru kelimeleri bularak yada düşünceleri karşı tarafa aktarmak eyleminin yapılamaması durumudur.bazı zamanlar bende de olur kafamda kurgulanır her şey ama ağzımdan kelimeler dökülmez çözemedim bugüne kadar.
gözlemlediğim kadarıyla, zeka seviyesi normalin üstünde, herkesin yaptığı şeyleri tekrarlamak zorunda olmadığının farkında olup sürünün aşağıladığı zevklere (kitap okumak gibi mesela, türkiyede soğuk bakılan bir durum birçok angut yüzünden) sahip insanlarda görülen bir durum. kendini ifade edemez,çünkü karşısındaki salağın onu anlamayacağını bilir. o salak da çoktan uyuşmuş beyni ile cep telefonunu, kız arkadaşını değiştirmenin derdine düşmüştür.
kendini ifade edememenin özü, kendini tanımamaktan geçer.
birkaç sene önce ünversiteden mezun oldum, askerliğimi yaptım ve haliyle iş arama yoluna girdim.
"kendini ifade" etme tecrübesiyle ilk kez bir iş mülakatında karşılaştım. bir bankanın mülakatıydı ve bana sorulan ilk soruydu:
-- bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
kendinizden diyordu yani benden... ben... ben... kem küm... ben...
söyleyebildiğim sadece birkaç nesnel şey olabildi. yaşım, okuduğum okullar, bölümüm, nerede yaşadığım, nereli olduğum vesaire...
eve yüzüm kızarık ve sinirli bi' şekilde döndüm. hep içimden tekrarladım eve varıncaya kadar, ben bu kadar mıyım diye. evde aynanın karşısına geçtim ve kendimi kendime anlattım, en ince ayrıntısına dek.
şimdi ben kimim sorusuna rahatlıkla cevap verebiliyorsam, bu ilk tecrübe bana büyük bir deneyim olmuştur.
paylaşmak istedim sevgili yazarlar.
şair ruhlu insanın, nispeten bayağı olan insanların arasında kaldığında yaşadığı buhrandır. Ama eş zamanlı olarak, açıkladığım neden varmış gibi kabul edilse de var olmayan bir sebepten oluşur bu durum. Sığ ve derin insan gerçekten yoktur. Ve gercekten kimsenin ne derin olduğunu düşündüğü için götü kalksın ne de kimse sığ olduğunu düşündüğü için üzülsün isterim. Çok insan bunun böyle olduğunu sansa da, derinlikler aynı olup sadece yerler farklıdır.
aşkta olan şey,,
herkese istisnasız herkese kendini kesin ve net bir şekilde hiçbir soru işaretine mahal bırakmaksızın anlatabilen dil, iş ona gelince pısıp kalmakta.
neden?
aşktan ölen var mıymış şimdiye kadar olmasa gerek. ince hastalıktan yataklara düşmek mi kalmış artık makinenin saltanat sürdüğü zamanda,,
ama ya giderse...
ya sahiden giderse ya ben bir şey söylersem ve aslında söylemek istediğim şeyi söyleyememiş olursam yanlış anlar ve giderse...
ateşlere gelesice dilim, dilimiz. anaya babaya kim olduğu fark etmeden allahın bütün kullarına usanmadan yorulmadan laf anlatan çemkiren dilimiz sevdasına düştüğümüze ne demeye boyun büker kıldan incedir diye,,
böyle bir şeymiş demek. ölümüne severken seviyorum demekten bile korkacak hale gelmek...