çaresiz kalan işbilmez halkımızın ''işbitirici'' bellediği,aslında yapması gerekenleri extra bedel karşılığında ifa eden (çoğu zaman etmeyen) puslu hava fırsatçılarıdır.
gozlemler sonucunda su kanıya varılmıştır: adliyelerde mübasir 10 avukat gucundedir.. genelleme yapmak ne kadar dogru olacak bilmiyorum ama kendi gozlemim oldugunun altını cizerek soylemeliyim ki ''kraldan daha kralcıdırlar''.. sanki davaya girmeden once yapılması gereken bir prosedur, danısılması mutlaka gerekli olan bir kurum/kişi halini almıştır.. eee pekiii iğne-cuvaldız denkleminde suc sadece mubasirin mi? tabi ki hayır.. '' al su x lirayı, bizim dosyayı az one cek'' diyen avukatlar ya da mubasire fazlaca yuz veren hakimler de bu duzenin oluşmasında pay sahibi..
mübaşir olmadan avukatı da hakimi de kör ve topal kalır. vatandaş hakimi sokakta görse de tanımaz, kolay kolay da kapısını tıklatıp odasına giremez. ama mübaşir kraldır, yündür. herkesin sus pus oturduğu duruşma salonunda bile ormanların kralı arslan gibi salına salına yürümesi burdan gelir.
kendini tanrı sanan kürsü hakimleri olduğu sürece kendini mahkeme başkanı havasına sokan mübaşirlerin olması da normaldir.
kaldı ki mecazi anlamda söylüyorum; mübaşir hakimin karısıdır. bizim klasik mahkeme çalışma düzenimizde hakim ile en çok yüz göz olan en çok ayak işlerine koşturan en çok muhabbet edebilen personel kategorisi içindedir.
davacının aptalı derdini mübaşire anlatırmış misali sanki ülke olarak her bokumuz tıkır tıkır işliyor da tek derdimiz mübaşirin kişilik bozukluğu sanki...