ilk seferde nabzını yokladılar
hukukun, hakların ve andlaşmaların
kayan tepeler üzerine kurulmuştu
mazlumu barındıran kumdan binalar
silahı elinden alınan savunmasıza
görülmedik hışımla saldırdılar
Anneler kızlarını bağrına bastı
kızlar bezden bebeklerini,
ağdaki balık kadar şaşkındı adamlar
hiçbirinin yakarışlarını duymadı tanrı,
yaralarından akan kanı umursamadılar
kırılan onurları için ağladılar
Çıldırmış ordulara karşı
mor bakışlı çocuklar emekliyor
utanç sayfalarında tarihin,
minicik yürekleri hayatla sevişiyor
bir oyuna başlar gibi giriyorlar
ölümün kapısından içeri
Vicdanını bir kenara bırakıp da
kırana soyunanın bilmediği aşk
bir bumerang gibi çarpar yüzüne
binlerce yılın bize anlattığı bu;
türkülerin zamanla akran olduğu,
hal böyleyse nasıl barınabilirsiniz?
Size ait olmayan bahçelerde
Aşk çiçeklerine tahammülü olmayan
gözleri dönmüş vahşi avcılar
neslini tüketemediler hiç bir avın
gökyüzü çayırı avazeler içinde
kökleri besliyor derinlerden akan su
insan kendini büyüyor duyuyor musunuz? **