insanın, yaptıklarına, başaramadıklarına, saçmaladıklarına ve bugün olduğu haline baktığında elde çoğunlukla hayalkırıklığı varsa içinde hissettiği durumdur. hele ki etrafı başarılı insanlar ile dolup durmuşsa bunun katlanılmazlığı daha da bir artar. fakat iyi bir süperego frenidir. öğretir. sürekli insanın çevresini sorgulatarak deli saçması şeyler yazdırır.
insanın kişiliğinin sağlam olmaya doğru gittiğinin bir belirtisi. kişi nasıl herhangi bir teoride doğrusu yanlışlarıyla teorinin derinlerine iniyorsa işte bu da böyle bişeydir. kişiliğindeki bozuklukları bulup bunlardan utandığı ölçüde bunları değiştirmek için bir şey yapar, aksi halde hiç bir zaman bunları görmezden gelerek kendince mükemmel ya da katlanılası insan olamaz.
kendini tanımak ve ona saygı duymak her ne kadar etrafındaki insanları kaplayan çember içinde her zaman uyumlu barışık bir insan olmanı sağlıyorsa bunun da ilk koşulu saygı adına kendince diktiğin bu binayı sağlam temellerle döşemek, döşeyemediğin yerlerde ise bu yanlışlığı farkedip önce kendince bunun ne kadar yanlış olduğunu görüp sonra onu iyileştirmek adına uğraş vermek de yapılması atılması gereken bir sonraki adımdır ve kendinden utanmanın sınırıdır.
nedenini bilmeden birşeyler yapıp sonucunda insanın kendinden tiksinmesi de diyebiliriz.
mesela günümüzde yaygın olan nedenini bilmeden sırf biriyle birlikte olmak için sevgili olmak.tiksinirsin kendinden hele bide aynı ortamda sürekli onu görürsün hergün ruhunu temizlemek için uğraşırsın.****
hayatimda ilk olarak kendimden utanma duygusunu sanirim ilkokul dorduncu siniftayken yasamistim. bir cuma gunu, haftasonu tatilinin baslamasinin sevinciyle, dersi bitirdikten sonra alel acele toplanip, istiklal marsimizi okuyup okuldan firlamistik, ertesi gunu bos oldugum icin ben arkadasimin evine gidip onunla mese alisverisi yapmis evin yolunu tutmustum. apartmana girdim, asansoru beklerken, merdivenlerden inmekte olan sinif arkadasim ismeti gordum, ayiptir soylemesi bu arkadasimizin hep sumukleri akardi ve dersleri hic iyi degildi, sinifta alay konusu olan bir cocuktu.
neyse efendim, ben onu merdivenlerden inerken gorunce icimdem 'acaba bizim apartmana neden gelmis, asansoru bile kullanmasini bilmiyor, sumuklu cocuk' diye geciriyordum, yanima gelince ona sordum; hayrola ismet, sen burada? bir arkadasin falan mi var bizim apartmanda? dedim cocuksu ukalaligimla.
bana aynen su yaniti verdi; ramazancim, biliyorsun ogretmenimiz haftasonu icin cok onemli bir odev vermisti, ama sen defterini ve kitabini okulda siranin altinda unutmussun, ben onlari aldim ve diger arkadaslara sora sora senin adresini buldum, yukari ciktim ve annene teslim ettim, icim razi olmadi pazartesi gunu ogretmenden azar isitmen (ki bu arkadasin evi ile bizim ev arasinda en az yarim saatlik bir mesafe vardir) diye soyleyince, suratim kipkirmizi oldu, o yasima kadar hayatimda hic bu kadar kendimden utandigimi hatirlamamistim, benim biraz once icten ice alay ettigim cocuk, bana yaptigi iyilikle farkinda olmadan beni yerlebir etmisti, hayatimda mutevazilik ve saflik davranisi altinda bu kadar ezildigimi hatirlamam, sagol diye birseyler kekeledim, benim neden utandigimi anlamadan iyi gunler dedi ve burnunu ceke ceke gitti. iste o gun bugundur hicbir insani gorunusuyle degerlendirmemeyi aci bir sekilde ogrendim.
tolga karel'in beyaz show'da beyaz'la ilgili bir anısını anlatırken içine düşülebilen durum. hani biri rezil olur onun yerine utanırsın ya, odur bahsettiğim. endirekt kendinden utanma durumu. başka bir başlıkla irdelenebilirdi bu, ama yazdık iki satır olmaz artık, bünye hımbıl. çok acayip bir rahatsızlık. aşırı miktarda sempati deniyor. yapmayın lan, utanıyorum.
bir hayalkırıklığıdır. bir ne kadar da herkes gibi olduğunu, sıradan bir kaya parçası olduğunu görme durumundur. kayalar gibi yaşlanıyor, kırılıyor, güneş çarptıkça bedenine soluyorsundur da, bunların hepsini bir anda görmektir acımasızca. aynada gördüğün o güçlü, farklı, tarzlı ve iyi düşünürün seninle alakası olmadığını, herkes gibi aptal şeylere güldüğünü, sinirlenince kendini tutamadan seviyesizleştiğini ve olmadık yerlerde yalan söyleyen bir sevgisiz olduğunu, sahipsiz bir sevmeye hasret olduğunu görmektir birkaç saniye içerisinde. ve bir başka sen yaratma isteğiyle dolmaktır birden. aniden kendi kendinin süpermeni olma hayallerine dalmaya neden olandır yeni bir hayalkırıklığına yelken açtığını bilmeden. artık sen tamamiyle kendi kendinin uktesi olmuşsundur, kendin olduğun seni arıyorsundur da, bu sen aslında yanı başında, eskiyip duruyordur sen onu değiştirmeye çalıştıkça fark edemeden..
(bkz: hayır ben bu degilim)!
kendinden utanmak, insanın kendisine yaptığı bir çeşit ihanettir.oysa ki neysem oyum demek ve kendini kabul etmek gerekir. yaşamak için en önemli şey savaşa girmemektir. Özellikle de kendinle.
kendi zaaflarınıza yenik dusmek, verilen mesajların hic birini anlamamak veya kendi kafanıza göre yorumlamak sonunda ise tum bunların kafanıza gozunuze sokulurak size anlatılması durumunun sonu.**
mutlu olmak uğruna kişiliğinin dışına çıkmak, çok fazla ödün vermek ve daha beter mutsuz edildiğini fark edip, kendine saygını yitirmek. kendinden utanmadan mutsuz olma onurunun değerini anlamaktır. hem kendinden utanıp, hem mutsuz olmak, taşınamayacak kadar ağır bir yük.
sana zararı dokunmuş ve bundan bir nebze bile utanmamış insana, hak ettiğinin çok azını yaptığında bile hissedilen duygu. onlardaki utanma hissi teker teker toplanmış da, birkaç erdemli insana bölüştürülmüş, yüklenmiş sanki. ağır bir duygudur.
sana kötülük yaptığı halde, hiç utanması olmayanlar bile utandırabiliyorsa seni, bunun adı nedir? utanmazlar sorgulasın ve bulsun.
ne yaparsan yap kendinden utanmamalısın diyen bütün insanlara rağmen kendi yaptıklarını kendine yedirememektir...
yaptıklarını kendine yedirememene rağmen başkalarına bunu yedirmektir...kendinden utanmak, kendini adam yerine koymakla başlar...kendinizi hesaba almadığınız yıllarınızda kendinizden de utanmazsınız ama zaman ilerleyip de adam sıfatını kendinize layık görürseniz yaptıklarınız sizi utandırabilir...
kendinden utanmak. o hissiyat. hatta belki o acı. tarif edilemez o duygu. yüzün kızarmaz o an. o utandığın şeyi yaparken gülüyor, eğleniyor hatta oynuyor bile olabilirsin. o an yapıyor olduklarından, etrafındaki insanlar dahi zevk alıyor olabilir. ama kendinle kalıyorsan, kendinle kalmayı biliyorsan. susabiliyorsan ve sadece düşünebiliyorsan o yaptıklarını, kendinden utanıyor insan.
''neysem oyum, beni kabul eden böyle etsin'' demek değil olay. seni böyle yapan çevredir, insanlardır, havanın kapalı veya güneşli olması bile seni değiştirebilir. yapıyor olduğun şeylerin doğru olduğunu düşünerek de yapmış olabilirsin. ''o an öyle denk gelmiş, söylemişim'' deyip geçiştirebilirsin de. ama ya o yaptıkların bir gün seni gerçekten utandırırsa. ya bunu kendi kendine anlamayıp başkalarının söylemesiyle farkına varırsan. o kişinin karşısında durumun ve hissettiklerin ne olur? o anki utanç her şeyden daha kötü olmaz mı? derler ya hani; ''allah kimseyi utandırmasın.'' ne güzel bir sözmüş bugün anladım.
bugün o yaptığım şeylerin farkına vardım ben. belki olgunlaşmaya başladığım gün bugün. belki daha yenice geçtim o sınırı. bilmiyorum. ama bugün çok utandım. kendi kendime. düşündükçe daha da yerin dibine girdim. gözlerimi her kapadığımda utancımı gördüm. o geçmişteki ben'e gidip ''ne yapıyorsun sen?'' demek istedim. geçmiş geçmişte kaldı, ama gelecek benim geleceğim.
genel olarak "kendinden utan, hiçmi utanman yok, kendinden utanmıyor musun?" tarzı, karşıt sinirli insan tarafından duysanız da önemli bişeydir, eğer kendinizden utandığınız anlar oluyorsa kimse sizin kişiliğinize laf edemez. herkes de kendinden utanamaz.
insanın kendinden utanması için karakterini çiğneyecek şeyler yapması gerekir evet.
yapmaması için ise karakterini çiğnememesi gerekir, ama öyle bir insan olamaz, hatayı biz yaparız. ancak şu atlanıyor, hataları yapıp yapıp utanmayanlar var birde. yaa dostum öyle abuk subuk entry girmemeliyiz.
insanları düşündüğümde problemlerimin çok şımarıkça olduğunu fark ettim. insanlar geçinemedikleri için çocuklarını komşuya bırakıp intihar ediyor. insanlar kendilerini mazgala asıyor, kendini yakıyor, kocaman adamlar karnım aç diye ağlıyor. Nitelikli ve eğitimli genç insanlar mobbing yüzünden kendilerini öldürülüyor. insanlar tecavüze uğruyor, engelli bırakılıyor, küçücük çocuklar evlendiriliyor. Kadınlar öldürülüyor, yakılıyor, işkence görüyor. Dünyanın bir ucunda insanlar su bulamadığı için ölüyor. Anneler öleceklerini bildikleri evlatlarını doğuruyor. Bir sürü örnek.
Benim ısmarladığım tatlı ve kahve için arkadaşlarım 5-6 saat çalışıyor. Ben dışarda rastgele insanlarla tanışıp eğlenirken Millet okul taksitini ödemek için çalışıyor ve Genç yaşını harcıyor ve ben yeme atağını aşamadığımdan Yakınıyorum. Annem çok fedakar ne istesem mutlu olmam için yapacak biri ve Çok kafa dengi. Benden sadece onu öpmemi ve sarılmamı istiyor ama ben yakın ilişkileri sevmediğimden ona bunu bile yapmıyorum. Çok boktan davrandığımı nasıl fark edemedim.
Milletin ne dertleri var ben yaptığım şımarıklığa bakın. Ait hissedemiyormuşum, değersiz hissediyormuşum, ne çok eksikmişim. Utanıyorum kendimden.