yapışmış en aptalca dalgınlıktır. aşk bu nerden ve ne zaman geleceği belli olmaz ama şunu her zaman kadın aklına yazmalıdır. erkekler her türlü açıdan geç olgunlaşır. biyolojik olarak ta psikolojik olarak ta. her zaman olgun görünmek, büyük görülmek, sayılmak isterler. 10 yaşındaki kardeşim bile ona "küçük bey" diyenlere sinir oluyor. genelde 15 yaşına geldiklerinde yaşlarını büyültürler. ama bilmezler ki asıl olgunluk kafa da biter. yok abi aşık olunmaz kendinden küçük erkeğe.
Witold gombrowicz diyor ki;
"Olgunlaşmamışlık her zaman doğuştan gelmez ya da başkaları tarafından zorla benimsettirilmez. Bir de kültür bizi avcunun içine aldığında, onun düzeyine erişmeyi başaramadığımızda, kültürün bizi içine ittiği bir olgunlaşmamışlık vardır. Her "üstün" biçim bizi çocuklaştırır. Maskesinden usanan insan, yalnızca kendi kullanmak üzere bir alt kültür oluşturur gizlice: itiraf edilmemiş tutkuların, ergenleşmemiş efsanelerin, kültürün üstün değerler dünyasının işe yaramaz artıklarından oluşan niteliksiz bir dünyadır bu. işte ancak böylesi bir dünyada yüz kızartıcı belli bir şiir, tehlikeli belli bir güzellik doğar..."
yüz kızartıcı şiir ve tehlikeli güzelliğin bulunabileceği, "olgunlaşmamış"lığın en mümkün olabildiği evredir erkekte gençlik. yaşının, ruhunun ve cüzdanının yörüngesindeki, sorumluluk sahibi aile babasını model alan erkek, günlük formatlanmış hayatın dışına çıkma arzusuyla yanan kadının ihtiyacını gideremez.
Bu kadın kendini yeterince sevdiği için, başkasının onu sevmesi temel ihtiyacı değildir. Genellikle çocuk sahibi de olmaz. Onun için yalın seks aşktan daha tatmin edicidir. Gizlilik ve "edep"sizlik huzursuz ruhunun ihtiyacıdır. Henüz boğulmamış, biçimlendirilmemiş ruh en çok genç tenlerde gizlenebilir. Ve kendinden genç erkek seven kadın, olağanüstü ama sıradan sevme, sevilme peşindedir.