kendiniz gibi olun arkadaşlar inanın başkası gibi olmak, ömür boyu başkası gibi davranmak çok daha zor. bırakın sizi seven böyle sevsin sevmeyen yoluna devam etsin.
özellikle bu topraklarda daha da zor olan şey. ama şu var, bu zinciri kıranlar çok daha güçlü bir insan olarak çıkıyor bu topraklardan, çıkmıştır da. kimin sizin için ne düşündüğünü bırakın. yoksa koskoca hayatınızı başkası olmakla harcarsınız. zor olan kendiniz olmak.
çoğu kişiye katılmayıp (ve türk filmleri gibi şiirler yazmayıp) böyle bir kavram yoktur (ya da varsa da kimse tam anlamıyla uygulamıyordur) diyebilirim. bence var olan şey, belli bir frekansta davranmaktır.
bir insanın belli bir frekansta davranması için, önce kendisini kurması, yaratması gerekir. bunu da hayatın her geçen dakikasında yeni birşeyler öğrenerek yapar. yaşamımız boyunca öğrendiğimiz iyiler, kötüler, yanlışlar, doğrular, kopya davranışalr ve özgün davranışlar beynimize yazılır. biz de bunlardan istediğimizi istediğimiz anda seçip kullanırız. belli bir frekans'a geçeriz.
hayatımızda her ne kadar kendimize özgün davranışımız olsa da, tüm bunları "pat" diye geliştirmedik, rol modellerimizi baz alarak kurduk. her ne kadar kendimize özgü kıyafetler giysek de standart "don, bluz, pantolon, çorap" gibi bileşenleri temel alan kıyafetleri kuşandık. konuşmamız her ne kadar hayli tuhaf olsa da, çok büyük bir ihtimal öyle konuşmayı seçtiğimiz için değil, fonetik skillerimiz çevremize göre şekil aldığı için öyle konuştuk.
bugün insanların "kendin olmak" dedikleri şey sadece hayatımıza vereceğimiz yönün öğrendiklerimiz sayesinde en iyisi olmasını sağlamaktır. başkalarının en iyisi değil, kendi öğrendiğimiz en "iyi".
ve tabi bu durumda bu da bulunabileceğimiz en iyi (belirli, sapmayan, karakterli) frekansımız olacaktır.
kısacası;
kendin olmak eğer içinde daha iyi, daha düşünceli, daha duyarlı bir insan olmayı içeriyorsa iyidir. yoksa 'ben buyum ve sen de beni bu halimle kabul edeceksin.' diyorsanız, kusura bakmayın ama kimse sizi olduğunuz o defolu ve zararlı halinizle kabul etmek zorunda değil.
Kendim olmak için ödediğim bir bedel var. Bu halimle çok mutluyum. Şimdiye kadar başkaları için ve onlara göre yaşamışım. Artık bir laf saçmaysa bile içimden geliyorsa söylüyorum ve bu benim diyorum.
Özgüven için mihenk taşı bana göre.
Kendin olmak, kendinlik. Karmaşık bir durum aslında. Ben 21 yaşındaki ben miyim, 15 yaşında olan ben mi, yoksa gelecekteki ben mi? Ben hangi ben ve hangi kendinliğim?. Şu an dünden daha çok kendimim çünkü kafa yorduğum şeyler oldu. Bu entrynin ilk cümlesini yazan benle son cümlesini yazan biraz farklı. Çünkü birkaç dakika önce ben kendin olmak üzerine düşünmeyen bendim ama şimdi buna kafa yormuş bir benim. Kendin olmak düşünmeyle birlikte ilmek ilmek ilerleyen bir süreçtir.
Yaşadığımız dönemde kendin olmak zor bir durum çünkü oyalayıcı etkenler çok fazla. Beğeni-güzellik kaygısı, sosyal medya, eksik eğitim, kendini beğendirme yarışı, cinsiyet rolleri, normlar...Kendin olmak için önce kendini bulmak gerekir. insan kendini nasıl bulur? Sorgulayarak kesinlikle. Doğduğu toplumun din, inanç, akıl, ahlak, etik, politika, güzellik, doğru ve norm gibi sayısız kavramın önce sorgulanıp akıl süzgecinden geçirilmesi gerekir. Maalesef çoğu insan bu yargılara kendi akıl yoluyla değil öğrenmişlikle sahip oluyor. insanlar doğduğu evdeki düşüncelerin insanı oluyorlar ama insan akıl sahibi, bilinçli, değişen, dönüşen ve dönüştüren niteliktedir.
Bizim toplumumuzun aslında bilinçlenme için bol malzemeli bir yapıda olduğunu düşünüyorum.Çok fazla olmaması gereken, yanlış ve absürtlük var sadece sokakta çevrenize bakmanız yeterli. Cinsiyetçilik, ırkçılık, ayrım, taraflı medya, olmayan ifade özgürlüğü, ahlaka atıfta bulunulan eylemler. Bakın bunlar bizde çözülmüş birer problem olsaydı yeni doğanlar bu kavramı karşılaştıracak malzeme bulamazdı. Bakın iskandinav ülkelerinde doğan çocuklar gözlerini dünyaya açmadıkları taktirde açlık, adaletsizlik, fırsat eşitsizliği, gelir adaletsizliği, gelecek kaygısı, ekonomik bunalımdan intihar eden insanların psikolojilerini anlamakta bize kıyasla zorlanacaktır. Evet refah seviyesi yüksek olan ülkeler ve ailelerin gözlerini açmadıkça kendilerini bulması zordur. Onların bu tip kavramları içselleştirmeleri bize oranla daha düşüktür. Çünkü biz bu bahsettiğim kavramlarla her gün mücahedele ediyoruz bu problemleri markette, sokakta, haberlerde, evimizde yaşıyoruz ve görüyoruz.
intihar etmek isteyen acı dolu birinin halini bir başka acı çekenden daha iyi anlayan olamaz. Çünkü diğer insanlar bu psikolojiyi deneyimlememiş ve hissetmemiştir. Bazı kavramları anlamak için deneyimlemek, durumların içinde olmak gerekir.
Şunu söylüyorum içinde bulunduğunuz şartlar çok boktan olabilir ama insan değişendir. Yeter ki siz gözlerinizi açın ve sizi oyalayanlardan uzak durun. Söylenenleri kulak arkası edin, insanlarla en güzel, en fit, en zenin, en lüks yarışına girip aklınızı kaybetmeyin. Şartların çok iyi kaldığı durumlarda dahil insanların ne kadar aptal davrandıklarını görüyorsunuz. Kendini bulmak için kavramları iyice tek başına, etkiden bağımsız akletmek ve çevreyle ilişkilendirmek gerekir. insan okudukça, düşünüp sorguladıkça, çevreyle ilişkide kalıp akılını eğittikçe olgunlaşır, kendini öğrenir ve bilir.
bunu başardığında inanılmaz özgürleşiyorsun ama bunu sağlayan şey bulunduğun çevre, yanındaki insanlar. 2 gündür kendim gibi davransam taşlanacağım için susup oturmaktan başka bir şey yapmıyorum, yarını iple çekiyorum. gideceğim.
bu devirde iş sahibi olmak istiyorsan feragat etmen gereken şey. asla kendin olarak iş sahibi olamazsın. tabi karakterin orijinalinde de bozuk değilse . (bozuk olduğunu anlamanın basit 2 sorusu var. ikisinden birisi evetse bozuktur. a) malum partili misin? b)gs li misin? )