ne kadar da cesuruz bir açığımız çıktığı zaman kendimizi rezil etmeye. yok trabzon'daki bilmezsen ne? yok çocuk pornosunda türkiye şöyle, bilemedin böyle?
nedir ulan bu? hem sen hangi ülkedesin? senin ırkın ne? senin nefret ettiğin bir amerikan, her filminde ne yapıp ne edip bayrağını sana gösteriyor. neredeyse oturduğun sinema koltuğuna da bayrak direğini yerleştirip g.tüne sokacak.
sen kimi kime şikayet ediyorsun? hadi ettin diyelim. eleştirdin diyelim. eleştiri tarzın yanlış. daha sen, eleştirmeyi bilmiyorsun. gel sana bir fıkra anlatayım. çıkar, çıkarabileceğin dersi.
"adamın birisi, bir gece paldır-küldür kahvehaneye düşer. ve, "karım beni tüpçüyle aldatıyor" diye bağırmaya başlar. kahvehanenin sahibi yaşlı amca, bizimkini çay ocağının yanındaki masaya oturtup kulağına fısıldar.
o kadar namuslu bir insansan eğer ne b.k yemeye kendini rezil ediyorsun. icabına evde baksaydın ya. karının da. tüpçünün de. yok. yapamıyor musun? değiştiremiyor musun? insanlık halidir. gücün yetmez. korkarsın. sesini kes de başkaları değiştirmeye çalışsın."
sen. yine anlamadın demek istediğimi, biliyorum. ve, hiçbir zamanda anlamayacaksın. amerika'yı bana örnek verirken, kendi ülkenden nefret etmeyi marifet sayacaksın. seçim sabahı geldiğinde dahi, üşengeçliğinden dolayı uyanıp da koca gün boyunca bir oy dahi kullanmyacaksın sen.
seçimin ertesi günü gözlerini ova ova, g.tünü kaşıyıp da uyandığında kaldığın yerden devam edeceksin ülkeni ve ülkende varolan her şeyi itin k.çına sokmaya çalışmaya?