sabah hayat dolu neşeyle uyanıyorum günüm güzel geçiyor fakat gece olunca bir hüzün bir karanlık çöküyor kalbime duygu durumum ani değişiklik gösteriyor neden bilmiyorum ama hiçlikteymişim gibi geliyor şuan...
inthar etmemek için bir sebep aramaya bile üşenmektir.
Başarısız bir intihar girişiminden sonra meydana gelen sebeptir. Yazacaklarım bir nevî itiraf gibi bir şey olacak aslında. 2007-2008 senesinde terör saldırılarının yoğun olduğu bir yerde yaptım askerliğimi. O zamanları bilenler hatırlar. Her karakola, her askeri birliğe baskınlar, saldırılar ve pusular düzenlenirdi. Hayatımın en berbat, en pis zamanlarıydı. Tim çavuşuydum. Soğuk bir mart ayında dediler ki "Operasyon var. Uzun sürecek bir operasyon. Herkes hazırlığını ona göre yapsın. Ailelerinizi arayın; ama renk vermeyin, normal konuşun." Öyle yaptık. Sonra sabaha karşı skorsky'lere bindik. Bizi avaşin'e bıraktılar. Artık resmen kuzey ırak'taydık. indiğimizde her yerden silah ve patlama sesleri geliyordu. Bize de ilk ateş geldi. Neye uğradığını şaşırdı herkes. Ama eğitimimiz sıkı. Hemen siper alıp karşı ateşe başladık. Gün ışıdı, ama çatışmalar hâlâ devam ediyordu. Operasyon 11 gün sürdü. 11 yıl gibi gelmişti. Ben o operasyonda ali'yi ellerimin arasında ahirete uğurladım. Ben o operasyonda sinan asteğmen'in kopan bacağını aradım arazide. Ben o operasyonda ömrümden ömür verdim. Sonuç olarak bir kurşun sıyrığı ve ufak-tefek bir kaç yarayla geri döndüm. Bakamadım kimsenin yüzüne. Aileme tek kelime bir şey anlatmadım. Onlar da sormadı zaten. Aylarca kimseyle konuşmadım. Her sabah 6'da gözlerimi açıp nerede olduğumu algılamaya çalıştım. Sanki evime değil de yabancı bir yere gelmişim gibi etrafıma baktım her gün. Her gece yatağımdan sıçradım. Kabuslar gördüm. Yürürken sürekli arkama ve yukarıya bakar oldum. Yolda yürürken patlayan araba lastiğinin sesine yere yattım. Deliymişim gibi baktı insanlar bana. Bütün psikolojim altüst bir şekilde yaşamaya devam etmeye çalıştım. Bir gün artık dayanamadım. Tabancayı aldım elime. Yüzümde aptal bir gülümsemeyle mermiyi namluya verdim, emniyeti açtım ve çenemin altına dayadım. Bastım tetiğe: çıt! Patlamadı mermi. Sonra mermiyi çıkardım yerinden. Kapsüle baktım. iğne vurmuş; ama patlamamıştı. Tebessüm ettim o ân. Mermiyi aldım elime, bir sigara yaktım. Yukarıya bakıp "Peki." dedim. "Senin istediğin gibi olsun."
O anki zayıflığımı ve çaresizliğimi hiç bir kelime anlatamaz. Saatlerce ağladım durdum. Şehit olan kardeşlerimi düşündüm. Kendime kızdım. Bir anlık zayıflık ve gaflet; neler yaptıracaktı bana?
Bir insan kendini öldürdüğü zaman sadece kendisi ölmez aslında. Kendisini sevenleri de öldürür. O günden sonra daha sıkı tutundum hayata. Kaybedecek bir şeyim yoktu belki; ama kazanacak çok şeyim vardı. Sizin de öyle. Her insanın kaybedeceği bir şeyinin kalmadığı bir dönem olur mutlaka. O ân sadece kazanacaklarını düşünmeli insan. inanın bana, kazanacak çok şeyiniz var ve farkında değilsiniz. Ben henüz pek bir şey kazanamamış olsam da kaybetmeyeceğimi adım gibi biliyorum. Buna sizler de inanın ve yaşama bu şekilde bakın. Burada bunu yazmamın amacı ajitasyon yapmak değil, pes eden ya da gitmek isteyen birine sıkı sıkı tutunmasını sağlamak.
Her ne sebeple olursa olsun, ölümünüz kendi elinizden olmasın. Hepsi bu kadar.