ufakken komşumuzun kızlarıyla yapardık biz bunu. onlar şarkı söylerdi ben de salak salak konuşurdum. çok garip gelirdi ama sesimiz o teknoloji harikası pilli radyodan. ve mutlu olurduk biz. kendi sesimizi duyunca mutlu olurduk. birbirime bakıp gülümserdik. çocuk olmak da en ufak şeyden bile mutlu olabilmekdi zaten bizim için.
çocukken paralel telefondan yapardık kardeşimle. "aa sesime bak ben böyle mi konuşuyorum?" diye yaşadığım ilk trajediler arasındaydı. şimdi de çekilen videolarda aynı şeyi hissediyorum. pür dikkat dinlerken yanımda oturan arkadaşıma dönüp "lan hala böyle mi konuşuyorum ben?" diyerek yüzümü ersin korkut'un şaşkın ifadesine bürüyorum.
anlayana kadar kendinden nefret etmeye sebebiyet verir. "kim lan bu" dersin. içimde başka bişey mi yetiştiriyomuşum hissi uyanır. sonra çevrene sorarsın. "sende de aynısı mı oldu?" ohh der oturursun yerine. sonra aradan geçen belirli bir süreden sonra sesini çok güzel sanırsın orda da bi yanılmana neden olur.
insanın mutlaka kendi sesini farklı bulmasıyla sonuçlanan eylem. *
bunun nedeni; sesimizin bir elektronik alete ya da başkasının kulağına giderken hava yoluyla iletilmesi, kendi kulağımıza ise östaki borusu yoluyla ve kafatası kemiğindeki titreşimlerle iletilmesidir.
kendi kaydımızı dinlerken duyduğumuz ses, başkalarının bizimle konuşurken duyduğu sestir.*
kendi kafamızın içinde duyduğumuz kendi sesimizi başkalarına dinletmenin bir yolu ise bildiğim kadarıyla henüz bulunmamıştır.
hemen ardından "neden benim burnum tıkalı gibi çıkıyor sesim la?" deyip yanındakine "benim telefonda da böyle mi çıkıyor sesim abicim?" demeye sebebiyet veren durum.
Saçma gibi görünür. Fakat insanın kendi sesinin bir cihazdan nasıl geldiğini merak etmesi kadar doğal birşey yok. Bazen bir şarkı falan söylerim ve telefona kaydederim. Kulağımın duyduğu sesten çok farklı bir sese sahip olduğum kesin.
acaba sesim nasıl?/başkalarına sesim nasıl gidiyor? gibi düşüncelere kapılıp kendi kayıtlarını dinleyen insandır. açıkcası ben de yapıyorum. nedeni hala belli değil.