çok yerinde eleştiridir. zaten menderes'i asanlar yunanlılar, 12 eylüldeki işkenceciler bulgarlar, 28 şubatta demokrasiyi ve temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan generaller ise israillilerdi. **
Kendi Maliye Bakanlığı'na gelir sömürücüsü, Kendi Milli Eğitim Bakanlığı'na yobaz, Kendi içişleri Bakanlığı'na faşist, Kendi Yüksek Öğretim Kurumu'na haraççı diyen halk kadar haddini bilmeyen halktır. Babası tarafından tecavüze uğradıktan sonra kendi babasına tecavüzcü diyen bir kız çocuğu kadar da terbiyesizdir.
orduyu karalamak için uğraşanların hedeflerinin ne olduğunu henüz kestirememiş halktır yakında anlayacaklardır ama geç kaldıkları için kıt anlayışlı olmanın cezasını hem kendileri çekecek hem bize çektireceklerdir. her toplulukta mutlaka çürükler vardır orduda bu topluluklara dahildir askeriye mümkün olduğunca bu çürükleri ayıklar ancak arada çıkan bu çürüklerin yaptıkları halkın gözüne sokularak ordu karalanmaya çalışılmaktadır. yarın ki referandumun maddelerinden bir tanesi de askeriyeden herhangi bir sebeple uzaklaştırılan kişilerin yeniden affedilerek orduya katılmasıdır söyler misiniz ordunun temizlediği askerliğe uygun olmayan yanlış bir adamın tekrar orduya alınmasıyla neyi sağlamaya çalışıyorlar sizce. darbeye gelince 80 darbesi döneminde o kadar karışık o kadar kaos bir ortam oluşmuş ki * kurtuluş çaresi kalmamış en basitinden o dönemde ankara emek mahallesinde ailemin oturduğu apartmana darbe yapıldığı gün akşama ülkücüler tarafından bomba konulacağı söylenmiş. yine o günlerde sokağa çıkmak imkansız hale gelmiş çünkü pencerenin önünden vızır vızır kurşun geçmekteymiş. * sadece tek taraflı düşünmemek gerek bence tamam darbe çok katı bir tutum olabilir ama türkiyeyi bir uçurumdan döndürdüğü de yadsınamaz bir gerçektir.
ordu maaşlı bir örgüttür. maaşını verdiği insanların hareketlerine karışması türk halkının en doğal hakkıdır. kimse babasının hayrına komutanlık yapmıyor orda. türk halkı türk ordusunu besliyor büyütüyor, onların hayatlarını kazanmasını sağlıyor. türk ordusu ile geçimini sağlayan subaylar , maaşlarını veren, ekmeklerini yedikleri halka itaat etmek zorunda dırlar. türk halkı kendi parası ile geçinen, kendi ekmeğini yiyen kişilerin silahını kendisine doğrultması konusunda gereğini yapacaktır.
"Darbe" ifadesinden başkaları tarafından bozulmuş huzuru tekrar sağlamak anlamını değil; koşulların da bizzat darbeci tarafından, darbeyi meşrulaştırmak amacıyla yaratılması anlamını çıkaran halktır.
eğer o ordu demokratikleşmenin önündeki en büyük engelse, toplum kaos içinde debelenirken "şartların olgunlaşmasını" bekleyip darbe için kendine bahaneler yaratıyorsa başka bir sıfatı da hak etmiyor demektir.
darbe nedir görmeyen, darbeden siyasi menfat sağlayan hem cahil hem vicdansızların ordunun darbe yaptığını bilmeyip halkın durup dururken ordusuna darbeci sanmasıdır.
hatta bunlar arasında darbeyi meşru zanneden, ülkeyi kuranın halk olduğunu unutup ordu kurdu diyenlerine rastlanır. özellikle cumhuriyeti kurdu diye övünürler. övündükleri cumhuriyet ise adı cumhuriyet olan ama aslında bir diktatörlük olan sistemin adıdır. cumhuriyet dönemi boyunca bir kez bile seçimlerle gelmeyen insanların diktatör olmadığını savunur. halkın ümüğüne çöküp cumhuriyet adı altında eziyet ettiklerini bilmez.
insanlar ordusunu sever ama ordusunun insanları sevdiği değil aksine üzerine bombalar yağdırdığı bir rejime cumhuriyet derler ve bunu utanmazca savunurlar. halkın istediği veya razı olacağı rejim demokratik cumhuriyettir. dikta cumhuriyeti veya aristokratik cumhuriyet değil.
bir de cumhuriyet öncesi seçim var mıydı diye savunurlar. meşrutiyet döneminde de insanların seçimlerle başa geldiğini unuturlar veya bilmezler. saltanatın kaldırılarak yeni bir saltanat kurulduğunu inkar ederler. saltanat varken bile yapılan seçimlerin olmaması yeni salrtanatın daha despot olduğunu gösterir. saltanattan nemalanan şerefsizler çıkıp halkın kendi ordusu olmayan bir orduyu darbeci değildi diye savunurlar. 27 mayıs'ı, 12 eylül'ü, 28 şubat'ı hatırlamazlar.
darbe kime karşı yapılır? siyasilere karşı görünse de aslında halka karşı. kendi halkını darbelerle ezen bir orduya sempati duyup onu kendi ordusu zannetmek de ancak bize yakışır.
orduda ki insanlar bizim insanlarımız ama onu yönetenler bizim insanımız değil. ordumuzu yöneten bir darbeci zihniyet vardı ve inşaallah gün gelip kendi ordumuz bizi öldürmeyi, bizi darbelerle hapsetmeyi, işkence etmeyi bırakacaktır.
ordu darbeci değilse kışlasında durur, iç tehdit gördükleri halkına karşı değil dışardan gelen tehditlere karşı ülkesini savunur. bazı cahiller bilmeyebilir ama ordunun pkk''ya karşı içerde savaşması bile anayasaya aykırıdır. şimdi bunu ben söylüyorum diye inanmayanlar çıkar, araştırıp öğrenme gereği de duymaz. ama genelkurmay başkanlığında bulunan insanlar arasıra bunu vurgulamıştır ve pkk'ya karşı savaşın kendi görevleri olmadığını vurgulamıştır. anayasanın hiçbir yerinde ordu iç tehditlere karşı savaşır denmiyor. deseydi bile iç tehdidi belirleme hakkını ülkeyi yöneten siyasilere bırakırdı.
sadece darbeci değildir. aynı zamanda çok iyi senaristler de vardır içinde. yıllardır senaryoyu yazıp oynayıp darbeyi yapıp ülkeyi 20 yıl öncesine götüren orospuçocuklarıdır. evet sadece darbeci demek yetmez.
belki ordu darbecidir.belki türk siyasi hayatının ebesiyle yakın temasa geçmiştir.ama şuan bu adı takanların 12 eylül'den ekmek yiyen yegane kesim olan dinciler olması bana garip gelmektedir.ayrıca olayları darbe konumuna getiren bizzat halkın kendisidir.özgürlük yerine pilava oy veren halkların göreceği bu olmuştur.ordunun üstüne gitmek yerine orduyu yanımıza alıp şakirt akımına dur demek cumhuriyete sahip çıkmanın bence en iyi yoludur.
not:orduyu parti yapalım demiyorum.orduya atılan lekelere dur denmelidir.