insan, doğası gereği, fiziksel olmaktan çok kişilik özellikleri ile farklılık yaratma çabasındadır. lakin bu çoğu zaman, istenilen doğrultu ve düzeyde gerçekleşmez. bunun en temel sebebi, bireylerin birey olarak değil ortak değerlere ya da en azından asgari müştereklere sahip kitleler halinde olduklarında kendilerini daha güçlü hissetmeleri ve belli bir aidiyet kalıbı içerisine sokmaya çalışmaları, diğer bir deyişle kendilerini kategorize etmeye çalışmalarıdır.
oysa, 'sağcı' ile 'solcu'nun arasındaki insan, pek ala kendisini ortalarda bir yerde, hatta üstte, altta, ileride, geride ya da bambaşka ve tanımlanmamış bir boyutta da hissedebilir. örneğin, sürrealist bir ressam ile realist olanın arasında neden başka bir 'list' hatta 'tsil' olmasın ki. lakin, böyle olamıyor işte! realite, insanları, sesini duyurabilmeleri için belli gruplara dahil olmaya zorluyor. sağcı ile solcu arasındaki insan toplum içerisinde adeta bir dansöz olarak görülürken, kendisini sürrealist ile realist arasında gören bir sanatçı, kendi camiasında 'çizgisini henüz bulamamış' olarak değerlendiriliyor.
bu durumda, kendi olma olanağı yaratabilmek, hasbelkader sesini duyurabilme şansını yaratabilmiş olanlarla yeni bir ekolün öncüsü olacak dehalara kalıyor, maalesef.