kendi kifayetsizliğinin tanrısı olmak

entry1 galeri0
    1.
  1. Her insan sırf insan olması bakımından önemlidir. Ancak hiçbir insan dünyadaki yeri bakımından diğer insanlardan daha önemli değildir. Yapıp ettikleriyle çevreleri, toplumları ve daha genel manada insanlık için daha fazla önem taşıyan insanlar elbette vardır. Onları daha önemli kılan doğrudan çıplak varlıkları değil; o varlığın üstüne ekledikleridir. Bu bir kaidedir ve bu kaidenin istisnası da sadece Allah'ın insanlar arasından seçtiği 'insan'lardır. Bunun dışında hepimiz aynıyız, eşitiz, birbirimize üstünlüğümüz var ise, yine ilahi ölçüye göre bu sadece takva iledir.

    Bu bir hakikattir hakikat olmasına ama; bugünün insanının hatırlamakta pek istekli olmadığı bir hakikattir. Neden böyledir? Çünkü bugünü yaşamakta olan insan kendi egosunun ötesini göremeyecek bir körlüğe duçar edilmiştir. Bu yüzden ki, duvarları bencillikle örülmüş bir bireysellik kültürü ile bakar hayata ve çevresine. Her şeyi kendisi için istemeye güdülenmiş bir zihnin, kendini başkalarından daha önemli olarak görmesi, bilmesi, algılaması kaçınılmazdır. Eğer insanın kendiyle ilgili bir muhasebe yapma imkânı olsaydı bu kör algıların boş bir vehimden ibaret olduğu kısa zamanda anlaşılabilirdi. Ama bugün bu muhasebe imkânı yoktur. Çünkü insan kendini sebepsizce önemli bulmaktadır ve bu algılama biçimi fikrî filtrelerden geçerek gelmemiştir. Bu muhasebe kültürünün zayıflatılmasıyla ortaya çıkarılmış ve bugün artık belli ölçüde yerleşiklik kazanmış olan yeni yaşama kültürünün bir sonucudur. Bu kültür, bireyi toplumsal bağlarından kopartmak pahasına bencilleştiren ve sonsuzca acıktıran bir kültürdür. insan o kadar ölçüsüzce açtır ki bu kültürde, açlığını ancak dünyadaki her şeyi sonuna kadar tüketmekle bastırabileceğini zanneder. işin kötüsü, insan ruhlarını ele geçiren bu korkunç açlık, insanlık yararına üretildiği söylenen birtakım değerlerle de perdelenmiştir. Herkesin insan sevgisiyle dolu olduğunu söylediği bir zamanda insanlık izzetinin bu kadar yaralı olmasını açıklayacak olan da ancak budur.

    Birkaç on yıl önce insan hayatında olmayan yeniliklerin bugün ne için kullanıldığına bir göz atın. istisnasız hepsinin bu yeni kültürün zeminini güçlendirmeye yaradığını göreceksiniz. Herkesin kendini ifade etme ihtirasıyla dolu olduğu bir yerdeyiz. insanların kendilerini ifade etmeleri çok kötü bir şey olmayabilirdi; eğer hayatı da sadece kendilerinde gördükleriyle ifade etmeye çalışmasalardı. Körleşme çağının en dramatik saplantısı işte bu: Hakikati kendi görüp bildiklerinden menkul zannetmek! Yani "insan"ın kendi insanlığının sınırlarıyla başlayıp bittiği algısıyla perdelenmek... Bu dramatik saplantı, sadece bireyleri tek tek kendi dünyalarının çeperleri içine mahkûm etmiyor; aynı zamanda dünyayı göz gözü görmeyen bir egolar çöplüğüne de dönüştürüyor.

    Zihin, temizlenmesi en zor şey... Her gününü kendi gündeliklerini abartmak, kendi aklına gelenlerin yüceliğine inanmak, kendi dikkatini çekenlerin çarpıcılığına şaşırmak, kendi zevklerini kutsamakla geçiren bu körleşmiş zihinleri "insan" olmanın benlikler üstü hakikatine geri döndürmek hiç kolay değil!

    Çağımızın bir tanrısızlaşma çağı olduğunu söylemek acaba ne kadar doğru? Daha ziyade her bireyi kendi çeperleriyle sınırlı ülkesinin tanrısı olduğuna inandırmakla uğraşıyor sanki birileri. Her bireyin sınırlarıyla ayrı ayrı sınırlandırılmış kolu kanadı kırık bir tanrı!

    Kendi varlıklarıyla böylesine perdelenmiş insanlıkların, uçsuz bucaksız bir hakikati kavrayabilmesi mümkün müdür?

    (bkz: gökhan özcan)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük