Asosyallikten değildir bence. bazen kimsenin söylemediği gerçekleri duyarız kendimizden. insanın kendisiyle hesaplaşmasıdır. neden bilmem daha konuşmaz oldum kendimle. oysa beni benden iyi kim anlar ki?
kendinden duyacağı ve kendine anlatacağı bir şeyler olan insanın eylemidir. hem monolog, hem dialogdur.
"kendi kendine konuşana deli derler." cümlesini sanırım çok küçükken laf dalaşında filan kullanıyorduk. şimdiyse kendi kendime konuşmazsam delireceğimi gayet iyi biliyorum. şehir hayatının uzak ve üstünkörü ilişkilerini yaşarken içten konuşmaya ve içten bir şekilde dinlemeye ihtiyaç duyuyoruz hepimiz. insanlardan gittikçe çok daha fazla düşünce ve hayal saklıyoruz. çünkü o kadar çok insanı yaşadık, uyum sağladık ve uyumsuz olduk ki, kendimiz gibi olabileceğimiz bir insan yok etrafımızda. biliyoruz ve sıkıldık. içimizin içinin içine düşmekten, başkasının hayat algısına sıçrayamamaktan sıkıldık. çünkü herkes kendi içindeki spiralin en dibine, kara deliğe balıklama dalış halinde. sindik ve pustuk. sorumluluklar ve beklentileri karşılamaktan başka bir ruhani giysimiz yok uzun süredir. kendimizle kaldığımızdaysa televizyon ve internetle ya "ulusa sesleniyoruz" ya da sadece seyrediyoruz. kendimize nerede dokunacağız o halde, iletişim düşlere bile müdahele ederken? kendimize... bize... ona... içimize... içimizden dışımıza... dışımızdan içimize...
Evde tek başınayken bihayli yoğun zühur eder. Bir süre sonra delirdiği sanabilir insan, sansın da. O kadar süre tek başına niye kalıyorsun zaten godoş musun sen?