kendine yazık ediyordur. yoo başkası dokunuyordur demek ve gülümsemek bu tür durumlar için hoş karşılanmamalıdır. her kadın kendine dokunmalıdır. kendine dokunmayan kadın yaşamayan kadındır.
msn'de karşısındaki kadını soymaya çalışan ergenlerin, soyunmak istemeyen kadını ikna etmek için kullanabileceği argümanlardan biri.
he yer mi kadınlar? bazen evet.
sonunda acı var diye aşık olmak istemeyen kadın, birisiyle kötü bir deneyim yaşadığında acısını ondan değil kendisinden ve karşısına çıkan başka kişilerden çıkartan kadın, randevusuna beş dakika geç giderek kıymetinin artacağını zannederken farkında olmadan sevgilisiyle geçireceği zamandan beş dakika çalan kadın, güçlü olmakla mutlu olmayı aynı şey zanneden kadın, kırk yaşına geldiğinde elinde yirmili yaşlarda çok önemli zannettiği ve herşeyi çözeceğini zannettiği kariyerinden başka bir şeyi kalmayan kadınla aynı sularda yüzen kadındır!
ayrılık da sevdaya dahildir diyen kadın, her insan ayrı bir kişiliktir, her aşk ayrı bir hikayedir diyen kadın, hayatı zamana bırakarak değil zamana tutunarak yaşayan kadın, bir konuda başarılı olmanın, biriyle evli olmanın, istediği mesleği yapmanın, herkesten üstte olmanın, acıyı yoksaymanın, aşkı yoksaymanın mutluluğu getirmediğini bilen ve hepsini ayrı ayrı ele alan kadın, düşünmeye değil yaşamaya kilitlenmiş kadınla da hiç ilgisi olmayan kadındır.
kadınlar ne zamanki kendilerine öğretilenleri aşarlar , o zaman ruhları da bedenleri de doyuma ulaşır. güzel olmak zorunda olduklarını da, sevişmek istemenin hafiflik olduğunu dayatmak da, rahat ve özgür davranan, giyinen ve yaşayan kadınlara kötü kadın sıfatı takılması da biz erkeklerin dayattığı ve ne yazık ki kadınların bir çoğunun da desteklediği yanlışlardır. düşünün ki on yıllık kocasına sevişirken beklentilerini söylerse hafif kadın zannedilmekten korkan, dolayısıyla söyleyemeyen ve hazdan mahrum kalan, kocası bunu akıl edemediği içinde suçu ona yükleyen sonuçta her türlü mutsuz olan kadınlarımız var. on yıllık kocasıyla her şeyi konuşamaz bir hale getirdiysek biz evlilikleri ve sevgiyi o zaman suç bütün toplumda. zaten seks, para, güzellik, ortak huylar falan ilişkiyi en fazla beş yıl götürür. ilişkiyi ölümsüz kılan konuşabilmek, dinleyebilmek, konuşmayı özlemektir. oysa ülkemizde evliliklerde aynı odanın içinde iki hayat sürmektedir. konuşmayı bırakalım göz göze bile gelmeyen çiftler haftada bir gece görev icabı sevişmekte , bu sevişmelerin bir çoğu erkeğin tatmini, kadının hayalkırıklığıyla sonuçlanmaktadır.
seks hakkındaki yanlışlarımızı düzeltmenin ilk adımı ilişki hakkındaki yanlışlardan geçer. karşısındakini dinleyemeyen biri mutlu da edemez. kendini mutlu edemeyen biri , sevdiğini hiç edemez. mastürbasyon erkekler için düzenli seks yaşamında bile vazgeçilmez ve seksden ayrı ve kıymetli tutulan bir yöntemken, kadınlar açısından kendini keşif ve yalnızlığın simgesidir. sevgiyle, dokunuşlarla, ten uyumunun tam olduğu bir seks yaşamında kadınlar bilinçaltları itibariyle mastürbasyona ihtiyaç duymazlar ki hayatın kaynağı olan cinsel organları onlara anneleri tarafından pis, kirli ve günü geldiğinde erkeğine teslim edilmesi gereken bir emanet olarak dayatıldığından ona dokunmayı akıl bile edemezler.
kısaca hala fazlasıyla ilkel olan cinselliğimiz ya konuşa konuşa ya da kendimiz dokunup keşfede keşfede ilerleyecek. kendimize dokundukça korkularımızdan sıyrılacağız, karşımızdakine doğru ve sevgiyle dokunmayı öğreneceğiz.
